Park Alanları ve Otopark Güvenliği

Günümüzde güvenliğin sağlanması hizmet sektörünün en önemli konularından biridir. Hizmet sektörü, çalışanlarının ve sürekli müşterilerinin güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Bu sorumluluk, o alan içerisinde, müşterilerin ve çalışanların bulunabilecekleri her yerin güvenliğini kapsamaktadır.
Müşteriler ve çalışanlar araçlarını park alanları veya otoparklara bırakırlar ve bu alanlar oldukça büyük yer kaplamalarına rağmen buradaki aktivite işletmenin diğer kısımlarındakine göre daha azdır. Yani bu alanlarda bulunan kişi sayısı binanın içerisinde bulunan kişi sayısından azdır, bu sebeple de park alanları suç işlenmesi daha muhtemel yerlerdir. Hırsızlığın daha çok olduğu yerler, diğer suçların işlenmesi bakımından da yüksek risk oluştururlar.

Park alanlarında, müşterilerin ve çalışanların güvenliğini sağlamayı zorlaştıran bazı genel problemler vardır. Bir suçlunun aracı park alanında muhtemelen fark edilmeyecektir. Ayrıca, park halindeki araçlar suçluların saklanabileceği bir yer oluşturur ve suçlunun bulunduğu yeri aydınlatabilecek ışıklandırmanın etkinliğini azaltır. Otoparklar içinse güvenlik daha çok problemlidir. Otoparklar aynı alan içerisinde çok daha fazla araç alma kapasitesine sahiptir. Doğal gözetim yöntemi olarak bilinen, kişinin çevresini görebilmesi ve görülebilmesi oranı, otoparklarda daha azdır. Bunun sebebi otoparkların kısmi, ya da tamamen kapalı olması, katlı olması ve rampaların bulunmasıdır.
“Bir güvenlik önleminin engelleyici olabilmesi için potansiyel bir suçlunun, suç işlemesini fiziksel olarak engelleyecek nitelikte tasarlanması gerekir.”
Bir park alanındaki güvenlik önlemlerinin yeterli olup olmadığının belirlenebilmesi için en etkili yol, güvenlik teftişi yapmaktır. Güvenlik teftişi ile tesisin zayıf yerleri, mevcut güvenliğe karşı orada hangi tehditlerin oluşabileceği belirlenir. Suçu önceden görebilmek, bir şuçun işleneceğinin mantıklı bir tahminidir. Bir suçun önceden tahmin edilememesi, o suçun işlenmesinin mümkün olmadığı anlamına gelmez. Suçun o anda, o koşullar altında ve o konumda, öngörülemeyeceği anlamına gelir. Bir arazinin güvenliğini sağlayabilmek için mükemmel bir güvenlik çözümü yoktur. Kusursuz bir suç önleme yöntemi elde edilemez veya temin edilemez ama mantıklı bir güvenlik sağlama yöntemi elde edilebilir.

Mantıklı güvenlik önlemleri, suç faaliyetini engelleyici ve caydırıcı olmalıdır. Bir güvenlik önleminin caydırıcı olabilmesi için, potansiyel suçlu üzerinde psikolojik bir etkisi olmalıdır. Bu, potansiyel suçlunun suçu işlemesini engellemek için cesaretini kırar. Caydırıcı önlemlere örnek olarak, park alanındaki güçlü aydınlatmalar, kapalı devre güvenlik kameraları (CCTV) ve o alanda güvenlik görevlilerinin bulunduğunu belirten levhalar gösterilebilir. Bir güvenlik önleminin engelleyici olabilmesi için potansiyel bir suçlunun, suç işlemesini fiziksel olarak engelleyecek nitelikte tasarlanması gerekir. Engelleyici güvenlik önlemlerine örnek olarak kilitli kapılar ve insanların bir alana girmelerini engelleyen güvenlik görevlileri gösterilebilir.

Güvenlik önlemleri aktif veya pasif olabilir. Aktif güvenlik önlemleri, direkt olarak bir kişinin dahil olduğu ve özel ekipmanların kullanıldığı yöntemlerdir. Aktif güvenlik önlemlerine örnek olarak, aktif olarak görüntülenen kapalı devre kameralar ve güvenlik görevlileri gösterilebilir. Pasif güvenlik önlemleri, çevre düzenlemesi ile suçun engellenmesi unsurlarını içeren çevre güvenlik önlemleridir. Çevre düzenlemesi ile suçun engellenmesi, potansiyel bir suçlunun davranışlarını engelleyecek psikolojik bariyerler içerir. Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi unsurlarını doğru şekilde değerlendirerek, suç faaliyetinin engellenmesi sağlanabilir.

Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi Unsurları:
1.Aydınlatma:
Aydınlatma, park alanlarında alınan önemli bir güvenlik önlemidir. Yeterli bir aydınlatma suç faaliyeti için caydırıcıdır. Diğer Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi unsurlarına ve aktif güvenlik önlemlerine de katkıda bulunur.
2.Doğal Gözetim:
Doğal gözetim, bir park alanına yakın veya içinde olan herkes için geçerli olan bir unsurdur. Sadece park alanında veya otoparkta bulunan kişiler için geçerli değil aynı zamanda, park alanının dışında veya alanın bağlı bulunduğu bina içerisinde olan insanlar için de geçerlidir. Bir park alanının yakınında yürüyen ya da bir binadan park alanında olan biteni izleyen birinin olabilmesi o alanın güvenliğinin artmasına yardımcı olur. Bazı park alanlarında yeterli bir doğal gözetim olması bile, oranın güvenliğini sağlamak için yeterli olabilir.

3.Giriş-Çıkış Kontrolü:
Giriş-çıkış kontrolleri suç olasılığını azaltmada önemli bir etkendir. Park alanının çevre güvenliğinin doğru şekilde sağlanması, alanın giriş-çıkış kontrolünün etkinliğini arttırır.

4. Levhalar ve Grafikler:
Park alanına doğru şekilde yerleştirilmiş levhalar ve grafikler yayaların gidecekleri yeri bulmalarına yardımcı olur ve bir suçun kurbanı olmaları ihtimalini azaltır. Ayrıca, alanın gözetim altında olduğunu veya o alanda güvenlik devriyesi olduğunu belirten bir levha, suçlu için caydırıcı olabilir.

5. Bölgesel Güçlendirme:
Bölgesel güçlendirme, kamu alanları ve özel alanlar arasında belirgin bir sınır oluşturur. Bu sınırların amacı, olası bir izinsiz girme teşebbüsünü engelleyici nitelikte olmasıdır. Bölgesel güçlendirme, araziyi düzenleyerek, işaretler veya çitler kullanılarak sağlanabilir. Dışarıdan doğal gözetime olanak kalmasını sağlamak unutulmamalıdır, çevre düzenlemesi belli bir yüksekliğe kadar olmalı ve çitler aralıklı şekilde durmalıdır.

Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi yönteminin yukarıdaki 5 unsuruna ek olarak, aşağıdaki 2 unsur da bu yöntemin bir parçası olarak görülmektedir.
1. Bölgenin Bakımı:
Bölgenin bakımlı olması, bölgeye herhangi bir izinsiz girme teşebbüsüne karşı alanın korunduğu izlenimi vermesi bakımından önemlidir. O alanda bırakılan çöp ve kalıntılar, bölgenin korunmasız olduğunu ve oradan kimsenin sorumlu olmadığı izlenimi oluşturur. Terkedilmiş araçlar alandan çıkarılmalıdır. Birinin alanla ilgilendiği ve oradan sorumlu olduğu imajını çizmek oldukça önemlidir.
2. Meşru Aktivite Desteği:
Konumlarından dolayı korunması zor olan alanlar olabilir. Bu alanlarda polis kulübesi, bir teknisyen odası veya o alanda konumlanmış ofis gibi alanın tenhalığını örtecek ve o alanı işlek bir yermiş gibi gösterecek tekniklerle güvenlik sağlanabilir.
Aktif güvenlik önlemleri, bir park alanındaki Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi yöntemini tamamlayıcı olabilir. Aktif güvenlik önlemleri, Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi yönteminin herhangi bir öğesinin devre dışı kaldığı bir durumda kurtarıcı olabilir. Örnek olarak; bir park alanının çıkmaz bir bölümü olduğunu ve binadan park alanının içerisinin görünmediğini yani doğal gözetim olmadığını düşünelim. Park alanının daha az kişinin araçlarını park ettiği çıkmaz bölümüne doğru ilerledikçe gözden kaybolan bir kişinin gözlemlenmesi gittikçe daha zor hale gelecektir. Doğal gözetimin yapılamadığı yerlerde kapalı devre güvenlik kameraları (CCTV) veya park alanında devriye gezen güvenlik görevlileri bulundurularak alanın güvenliği sağlanabilir. Bazı aktif güvenlik önlemleri şunlardır:

1.Güvenlik Görevlileri:
Suçu en iyi önleme yöntemlerinden birisi güvenlik görevlisi bulundurmaktır. Güvenlik görevlisinin görünebilir ve farkedilebilir olması çok önemlidir. Görevlerini yerine getirebilmeleri için doğru şekilde ekipmanları olmalıdır. Güvenlik görevlileri rastgele sıklıklarla park alanının içinde devriye gezmelidir. Bu, suçluların güvenlik görevlilerinin hangi zamanlarda dolaştığını tahmin etmelerini zorlaştırır.
2.Kapalı Devre Güvenlik Kameraları (CCTV):
Kapalı devre güvenlik kameraları, bir suç faaliyetinin tespit edilmesine ve görüntülerin kayıt edilmesine olanak sağlar. Dikkat çeken bir güvenlik kamerası suçlular için caydırıcı olabilir. Park alanlarını görüntülenmesinde gölgelerden, park halindeki araçların aralarındaki boşluklardan, kolonlardan, rampalardan ve duvarlardan dolayı bazı zorluklar yaşanabilir.
Bir güvenlik önleminin faydası mevcut koşullara uyum sağlayamadığı sürece azalır. Doğru politikalar ve prosedürler uygulanmalı, bu sayede personel duruma uygun hareket edebilmelidir.
Ticari bir arazide suç işlenme ihtimalinin en yüksek olduğu alanlar otoparklar ve park alanlarıdır. Doğru şekilde uygulanan Çevre Düzenlemesi ile Suçun Engellenmesi unsurları suç faaliyeti için caydırı olabilir. Aktif güvenlik önlemleri ise doğal gözetim ve giriş çıkış kontrollerinin yapılamadığı yerlerde durumu kurtarırlar. Politikalar ve prosedürler herhangi bir emniyet ve güvenlik olayına doğru şekilde müdahale edilebilecek şekilde oluşturulmalıdır.

Kaynak: Donald J. Decker / www.hlconverge.com/

Durumsal Farkındalık Rehberi

Durumsal farkındalık, yani, kişinin etrafındaki olayların, tehlikeli durumların ve potansiyel tehditlerin farkında olması,bir yetenekten çok zihniyettir. Kişinin kendi isteği ve uygulama disiplini ile kazanılır. Durumsal farkındalık, sadece terörizm tehditlerini farketmek için değil aynı zamanda suçluların davranışlarını ve diğer tehlikeli durumları anlayabilmek adına önemlidir.
Bu zihniyeti oluşturmanın ilk unsuru mevcut tehditi farkedebilmektir.Bir tehditi görmezden gelmek veya reddetmek kişinin oluşan tehditi çabucak farketmesi ve o tehditten kaçınma şansını en aza indirir. İkinci unsur, başkasının güvenliği adına sorumluluk alma gerekliliğinin anlaşılmasıdır. Her hükümetin kaynakları sınırlıdır.Otoriteler veya özel güvenlik personeli her an her yerde olamaz ve her türlü potansiyel terörist saldırıyı veya başka bir suç olayını engelleyemeyebilirler. Bu zihniyetin oluşmasında,diğer bir önemli unsur ise içgüdülerinize ve sezgilerinize güvenmeyi öğrenmektir. Bilincin, ölçmek veya söylemekte zorlandığı tehlikenin hemen göze çarpmayan işaretlerini çoğu zaman kişinin bilinçaltı anlayabilir. Olaydan önce bu tip hisler yaşayan ama görmezden gelmeyi tercih eden birçok insanla görüşmeler yapılmıştır. İçgüdülerinize güvenmek ve potansiyel olarak tehlikeli bir durumdan kaçınmak biraz yük olabilir ama bu hisleri görmezden gelmek ciddi sorunlara sebep olabilir.
Durumsal farkındalığın sağlanmasında önemli olan, başka şeylerle ilgileniyor olsanız bile içgüdülerinize ve etrafınızdaki olaylara dikkat göstermeye bilinçli şekilde çabalamanızdır. Bu yüzden kişiler başka işlerle uğraşırken bile etraflarını gözlemlemeyi öğrenmelidirler.

Farkındalık Seviyesi
İnsanlar tipik olarak farkındalığın 5 ayrı seviyesine sahiptir. Bu seviyeleri tanımlamanın birçok yolu vardır, ama belki de bu seviyeler arasındaki farkları belirtmenin en etkili yolu bunları araç kullanırken sahip olduğumuz farklı dikkat dereceleriyle karşılaştırmaktır. Burada amacımıza göre bu seviyeleri “duymazdan gelme”, “hafif farkındalık”, “odaklanılmış farkındalık”, “yüksek alarm halinde” ve “bilinçsiz” olarak adlandıracağız.
İlk seviye, “duymazdan gelme” çok aşina olduğunuz bir yerde araç kullanırken veya bir düşünceye dalmışken, hayal kurarken, radyoda bir şarkı çalarken veya hatta çocuklar arka koltukta kavga ederken sahip olduğumuz dikkat seviyesine benzer. Cep telefonuyla yapılan görüşmeler, mesajlaşmalar artarak insanların araç kullanırken birçok şeyi duymazdan gelmelerine sebep olmaktadır. Aracınızla bir yere gittiğinizde aslında hiç oraya gittiğinizi düşünmeden vardığınız oldu mu? Eğer öyleyse, o zaman etrafınızdakileri görmezden gelmişsiniz demektir.
İkinci seviye olan “hafif farkındalık”, temkinli araç sürmeye benzer. Bu seviye, rahat olduğunuz ama aynı zamanda yoldaki diğer araçları takip ettiğiniz ve olası tehlikeleri farkedebilmek için yolu izlediğinizdeki dikkat seviyenizdir. Mesela, siz bir kavşağa yaklaşırken, diğer şoför durmayacakmış gibi gözüktüğünde, ya o durmazsa diye durdurmak için siz hafifçe frene basarsınız. Temkinli sürüş gerçekleştiriyorsanız, hala yolculuktan keyif alabilir, manzarayı izleyebilir ve radyoda çalan şarkıyı dinleyebilirsiniz aynı zamanda dikkatinizi kaybetmenize sebep olacak şeylere kapılmanızı da engelleyebilirsiniz. Rahatsınızdır, sürüşten keyif alıyorsunuzdur ve aynı zamanda yoldaki tehlikeleri izliyor, araçlarla aranızda güvenli bir takip mesafesi bırakıyor ve etrafınızdaki şoförlerin davranışlarına dikkat ediyorsunuzdur.
Diğer farkındalık seviyesi, “odaklanılmış farkındalık” ise tehlikeli yol koşullarında araç sürmeye benzer. Buzlu veya çamurlu bir yolda araç sürerken bu seviyede olmalısınızdır.Her zaman iki elinizin de direksiyonda ve dikkatinizin tamamen önünüzdeki yolda ve etrafınızdaki şoförlerde olması gerekir. Gözünüzü yoldan ayırmaya ve dikkatinizi dağıtmaya cesaret edemezsiniz. Telefon görüşmelerine veya dikkatinizi dağıtacak başka şeylere zaman yoktur. Bu tip bir sürüş için gerekli konsantrasyon seviyesi sizi oldukça yorar ve stres verir. Normalde hiç düşünmeden gideceğiniz bir yol bu koşullar altında uzun süre boyunca full konsantrasyon gerektirdiği için sizi fazlasıyla yorar.
Dördüncü seviye farkındalık “yüksek alarm” halinde olmaktır. Bu seviye adrenalinin yükseldiği seviyedir. Bu durum, kavşakta takip ettiğiniz aracın durmaması ve tam önünde yoldan çıkması anıdır. Yüksek alarm halinde olmak korkutucu olabilir ama bu seviyede hala düşünebilirsiniz. Frene basabilir ve aracınızı kontrol altında tutabilirsiniz. Aslında bu durumda hissettiğiniz adrenalin bazen reflekslerinize yardımcı olabilir.

Son farkındalık seviyesi “bilinçsizlik”, direksiyon başında tamamen donup kaldığınızda gerçekleşen seviyedir. Durumsal farkındalıkla bağlantılı olarak bizi en çok ilgilendiren durum bu paniğin sebep olduğu felç durumudur. Bilinçsizlik seviyesi şoka girdiğinizde ortaya çıkan durumdur, beyniniz işlem yapmaya son verir ve siz durumun gerçekliğine tepki veremezsiniz. Bu durum gerçekleştiğinde, çoğu zaman, insanlar,durumu kabullenemez ve “bu bana olamaz” gibi düşüncelere kapılırlar, ya da olayın içinde değilmiş de dışarıdan izleyen biriymiş gibi bir tutum içerisine girerler. Suç kurbanları sıkça bu durumu yaşadıklarını ve olay esnasında bir müdahalede bulunamadıklarını söylerler.

Doğru Seviyeyi Bulma
Bedenimiz ve beynimizin dinlenmeye ihtiyacı vardır ve her gün uyurken bilinçsizlik seviyesinde saatler geçirmemiz gerekir. Evimizde bir film izleyerek veya kitap okuyarak oturduğumuz sürede en ideal olan duymazdan gelme modunda olmaktır. Ama bazı insanlar uygun olmayan durumlarda,mesela gece vakti tekin olmayan tenha bir sokakta yürürken, duymazdan gelme modunda olmaya devam ederler. “Bana bir şey olmaz o yüzden dikkat etmeye gerek yok” gibi düşünebilirler. Bu da, potansiyel tehlike anlarında duymazdan gelme modunda olmalarına sebep olur.
Araç sürerken önünüze bir çocuğun çıkması ve aniden arabanızın önünde durması gibi bir şey olduğunda duymazdan gelme modundaysanız, ortaya çıkacak tehlikeyi göremezsiniz. Bu durumda genellikle ya tehlikeyi zamanında farkederek duramazsınız ya da panikleyerek donup kalır ve müdahalede bulunamazsınız, ki bu iki durum da iyi sonuçlanmaz. Bu tepkiler (veya verilemeyen tepkiler) mental durumunuzu bir anda duymazdan gelme modundan yüksek alarm seviyesine değiştirmenizin çok zor olmasından kaynaklanır. Bu arabanızı birinci vitesten beşinci vitese geçirmeye çalışmaya benzer ve araba stop eder. Çoğu zaman, kişiler mental durumlarını bir anda değiştirmek zorunda kaldıklarında paniklerler ve şoka girerek tepki veremez hale gelerek bilinçsizlik seviyesine ulaşırlar. Bu sadece araç kullanırken değil, aynı şekilde bir suçlu aniden masum bir insanı hazırlıksız bir şekilde yakaladığında da olabilir.

Durumsal farkındalık, takıntılı olmak veya paranoyaklık değildir. Olaylar kontrolden çıktığında hissedilen uzun süreli adrenalin ve stres insan vücudu ve beyni için sağlıklı değildir ve bu durum aynı zamanda güvenliğe de engel oluşturmaktadır. Bu sebeple, sürekli yüksek alarm veya odaklanılmış farkındalık seviyesinde olmak bir çözüm değildir. İnsan vücudu sürekli stres altındayken çalışabilecek şekilde tasarlanmamıştır. Tüm insanların, oldukça yetenekli olanların bile, dinlenmeye ve kafalarını dinlemeye ihtiyaçları vardır.Bu sebeple, durumsal farkındalığın çoğunlukla uygulanması gereken temel seviyesi, zihnin uzun süre stressiz bir şekilde kalabileceği hafif farkındalık seviyesidir. Hafif farkındalık yorucu değildir ve kişisel güvenliğinizi sağlarken aynı zamanda hayattan zevk almanızı da sağlayan farkındalık seviyesidir. İnsanlar potansiyel bir tehlikenin bulunduğu bir ortamdayken (yani aslında hemen hemen her yer) günün çoğu anında zihinlerini hafif farkındalık düzeyinde tutmalıdırlar. Bu sayede normal olmayan herhangi bir durum farkettiklerinde odaklanılmış farkındalık seviyesine geçebilir ve tehlike olabilecek potansiyele ve etraftaki diğer insanlara dikkat edebilirler. Eğer muhtemel tehdit yanlış alarm ise, kolayca hafif farkındalık düzeyine geri dönebilir ve yollarına devam edebilirler. Diğer yandan potansiyel tehlike muhtemel bir tehlikeye dönüşürse de durumun önceden farkedilmesi sayesinde önlem alınabilir ve durum önlenebilir. Böyle bir durumda olay gerçekleşmeden önlendiği için yüksek alarm haline geçilmesine de gerek kalmayabilir.

Tabii ki bir kişi tehlikeli bir alana girdiğinde, odaklanılmış farkındalık düzeyinde olması beklenir. Mesela otoyolun puslandığı bir yerinden veya suç çetelerinin sıkça bulunduğu bir yerden geçmek zorunda kalındığı anlarda yükseltilmiş farkındalık seviyesinde olmak çok normaldir. Ayrıca ATM kullanmak veya arabamızı park ettiğimiz karanlık otoparka doğru yürümek gibi günlük işlerimizi gerçekleştirirken de yükseltilmiş farkındalık seviyesinde bulunmak normaldir. Potansiyel risk ortadan kalktığı anda hafif farkındalık düzeyine dönmek kolay olacaktır.

İnsanlar durumsal farkındalık kabiliyetlerini kendi kendilerine yaptıkları ufak tatbikatlarla geliştirebilirler. Mesela, farkındalık seviyenizi bilinçli olarak gün içinde kısa sürelerle odaklanılmış duruma çıkarabilirsiniz. Buna, girdiğiniz binadaki tüm çıkış kapılarının yerlerine dikkat etmek, bulunduğunuz restoranda kaç kişi olduğunu saymak veya trafikte hangi araçların aynı yönden döndüğünü takip etmek gibi örnekler verilebilir. Etraftaki insanların hikayesini anlayabilmek, yaptıkları işi, bulundukları durumları ve o gün yapacakları şeyleri sadece gözlemleyerek tahmin etmek gibi çoğu emniyet görevlisine öğretilen bir numara vardır. Bu tarz basit odaklanılmış farkındalık tatbikatları, kişinin farkındalık sahibi olmasına yardımcı olur.
Durumsal farkındalık süreci insanların çevrelerini ve çevrelerinde bulunan tehlikelerin farkında olmaları adına önemlidir. Bu tarz bir farkındalık tehlikeli bir alana girdiğinizde bazı tehditlerin önlenmesi ve diğer insanların korunmasına olanak sağlar. Dünya üzerindeki çoğu ülkenin vatandaşı gün içinde hırsızlık, işlenen suçlular, zihinsel olarak problemli kişiler tarafından rahatsız edilmek gibi farklı türdeki tehlikeler ve saldırılarla karşı karşıya gelebilir.Durumsal farkındalığını geliştiren kişiler bu tip saldırıları tespit ederek önleyebilir, gerekli otoriteleri bilgilendirebilir ve diğer insanları da koruyabilir.

Kaynak: Scott Stewart / www.stratfor.com

Bilinçli Personel=Güvenli Çalışma Ortamı

Bu yazımızda , güvenliğin sadece güvenlik personeli ile değil, diğer şirket çalışanları ile birlikte sağlanmasının önemine değinmek istedik.
Bu konu, gelişen güvenlik sektöründe, çeşitli argümanlar ile de, önemini doğrulayan bir hal almıştır. Güvenlik birimlerince korunan tesislerin veya binaların güvenliği ve emniyeti, yalnızca bu birimlerin sorumluluğunda değildir. Bina ve tesislerin çalışanları da, emniyet ve güvenliğin sürekliliğinin korunmasında büyük bir role sahiptir. Bu nedenle, her personelin oryantasyon ve işbaşı eğitimlerinde ,temel güvenlik konusunun da işlenmesi, güvenliğin daha etkin ve sağlıklı yürütülmesi açısından önem arz etmektedir. Eğitimin içeriğinde; temel güvenlik bilinci, tesise gelen ziyaretçi veya konaklayan misafirlerin bilgi ve değerli eşyalarının korunması, tehlike arz eden durumların tespiti ve raporlanması, yangın önleme ,terörizm ve farkındalık gibi konuların bulunması uygun olacaktır. Bu güvenlik eğitimi, özellikle,şirket olarak, kendine güveni yüksek ve bilinçli bir personel grubu ile çalışma ayrıcalığı sağlayacaktır.

Şirketler, kendilerine ziyarette bulunan misafirlerin de güvenliğinden sorumludurlar. Bu durum otel özelinde incelendiğinde daha da önemli bir boyut kazanmaktadır. Bir misafir konaklayacağı oteli ziyaret ettiğinde; temiz olması veya rahat olması gibi beklentiler ile birlikte emniyetli ve güvenli olmasını da beklemektedir. Aynı durum iş merkezleri için de geçerlidir. Örneğin, iş görüşmesi amacı ile şirketinizi ziyaret eden bir personel adayının güvenliğinin sağlanması şirketin sorumluluğunda olan bir konudur. Firmaların, risk analiz birimleri ya da güvenlik departmanları bu nedenle var denebilir. Fakat, emniyet ve güvenlik konuları, sürekli ve aktif olarak gözlemlenmesi gereken kavramlar olduklarından, yalnızca belli bir grup ya da belirli kişilerin sorumluluğunda olması yerine bütün ekip tarafından takip edilmelidir. Bu durum, tabii ki ,son derece özverili bir takım çalışması ve her çalışanın, tesise ziyarette bulunan misafirlerin emniyet ve güvenliğini sağlamak adına, kendi üzerine düşen görevi yerine getirmesini sağlayan bir bağlılık gerektirmektedir. Bahsedilen bu özveri ve bağlılık sayesinde, verilen hizmetin de kalitesi artış gösterecektir.
Firma ve otel personeli, risk yönetimi konusunda çalıştıkları kurumun gözü ve kulağı pozisyonundadır. Misafirlerin bulunduğu ortak kullanım alanlarında ya da otelin herhangi bir bölümünde bulunan personel, yolunda gitmeyen bir durumu anlayan kişi olacaktır.

Güvenlik görevlilerinin genellikle,giriş-çıkış noktalarında görev aldığı düşünüldüğünde, binanın diğer katlarında çalışan personelin de güvenlik bilincine sahip olmasının önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse; firmanıza ziyarette bulunan bir misafiri, bekleme salonunda ağırlayan çalışanınız, sahip olduğu güvenlik bilinci sayesinde, bulundukları ortamı ve ziyarete gelen kişiyi farklı bir bakış açısı ile gözlemleme kabiliyetine sahip olacak ve potansiyel bir riski tespit etme konusunda da daha başarılı olacaktır. Bu bağlamda, diğer personelin de güvenlik bilincine sahip olması, herhangi bir potansiyel tehditin gerçekleşmeden tespitini sağlama ve bu durumu raporlama şansını vermektedir.

Firma ziyaretlerinde veya otel konaklamalarında, misafirlerin çalışanlar ile etkileşimde bulundukları her noktada, güvenlik ve emniyet unsurlarının bulunması sebebiyle, bu tarz güvenlik bilinci eğitimlerinin tüm personele verilmesi hayati önem taşımaktadır. Günümüz şartları düşünüldüğünde, personele verilecek eğitimin, terör olayları ile bağlantılı olabilecek herhangi bir şüpheli olayın tespiti, raporlanması ve nasıl karşılık verileceği gibi konuları içermesi de önem arz etmektedir.

Globalleşen ve neredeyse günlük hayatın bir parçası haline gelen şiddet ve terörizme karşı şirket çalışanlarının, sürekli tetikte, ihtiyatlı ve ne yapacağını biliyor durumda olması gerekmektedir.

Şüphe anında, personelin şu üç temel soruya cevap araması gerekmektedir;
 Aradığım şey ne ?
 Karşımdaki şeyin şüpheli olduğundan nasıl emin olurum ?
 Bu durumu raporlamalı mıyım?
Uzmanlar,şirket çalışanlarında güvenlik bilincinin var olmasının, kendilerinde güven duygusu yaratacağına ve olaylar karşısında ne tür bir aksiyon almaları konusunda kendilerinden emin olmalarını sağlayacağına değinmiştir. Bu tür eğitimler ve dahası temel olarak güvenlik bilincine sahip olmaları, personele başka bir anlamda büyük bir donanım kazandırmaktadır. Önceki yayınlarımızda da belirttiğimiz üzere; her geçen gün gelişme gösteren güvenlik sektörü, bundan sonraki yıllarda tamamen şüphe ve niyet üzerine kurulu bir sistem üzerinde varlığını sürdürecektir.
Gerek ulusal gerekse uluslararası platformlardaki güvenlik uygulamaları, birçok insan tarafından yorucu, bıktırıcı ve zorlayıcı olarak algılanmaktadır. Bu sebeple, güvenlik uygulamalarını sürdürmek, olduğundan daha zor bir hal alabilir.
Kişiler ile güler yüzlü ve müşteri memnuniyeti odaklı diyalog kurmak her zamankinden daha önemli olmaktadır.

Yasa dışı bir eylem amacı ile bina ya da tesise gelen kişiler, yapılacak eylemin yaratmış olduğu baskı ve yakalanma korkusundan dolayı, bu tarz bir yaklaşıma aynı şekilde karşılık vermeyecektir.
Aksine, yakalanma ya da fark edilme korkusundan dolayı böyle bir ilgi karşısında kendilerini ele verme ihtimalleri yükselecektir. Böyle bir durumdan kurtulmak ve bulundukları ortama ne amaçla geldikleri sorusunu cevaplamak yerine, derhal o bölgeyi terk etme kararı bile alabilirler.
Bunun gibi bir şüpheli durum ile karşılaşıldığında, personelin durumu önemsemeyip; “Nasıl olsa gitti.” ya da “Yanlışlıkla geldi herhalde.” gibi bir varsayımda bulunmak yerine, konuyu ciddiye alıp, durumdan şüphelenerek derhal raporlama yoluna gitmesi, hem tesis hem de tesiste bulunan misafir ve diğer çalışanlar açısından son derece büyük bir önem içermektedir.

Kaynak: Elizabeth Johnson, Senior Public Relations & Marketing Manager, American Hotel & Lodging Educational Institute