2015 Mart Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde birçok ülke, tansiyonu yüksek bir ayı geride bıraktı. Şubat ayında Türkiye gündemini meşgul eden olayların başında; Şah Fırat Operasyonu, Afganistan’daki askeri konvoya yapılan saldırı ve Özgecan Aslan ile Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetleri yer aldı.
Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilen bazı saldırıların sorumluluğunu üstlenen DHKP-C örgütü, geçtiğimiz ay içerisinde de eylemlerini sürdürmüştür. Örgütün, uyuşturucu çetesi olduğu iddia edilen bir grup ile İstanbul Sultangazi’de girdiği çatışma sonucunda iki kişi yaşamını yitirmiştir. Gerçekleşen olay ile ilgili faillerin yakalanmasına yönelik yürütülen soruşturma esnasında, örgüte ait olduğu düşünülen ve yüksek tahribata yol açabilecek mühimmat tespit edilmiştir. Uzun zamandır aktif olmayan ancak son aylarda gerçekleştirdikleri saldırılar ile tekrar gündeme gelen örgütün yeni saldırılarda bulunma ihtimaline karşı daha dikkatli olunması gerekmektedir.
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayeti, birçok bölgede çeşitli protestolara yol açarken, ülke tansiyonunu da beraberinde yükseltmiştir. Olayın yaşanmasından bir hafta sonra Ege Üniversitesi’nde farklı görüşleri savunan iki grup arasında çıkan çatışmada, Ülkü Ocakları sorumlusu Fırat Çakıroğlu yaşamını yitirmiştir. Gerçekleştirilen protestoların, bulunduğumuz ayda da tekrarlanması beklenildiğinden , art niyetli kişilerin provokasyon yaratması olasıdır. Bu nedenle, güvenlik birimlerinin bulundukları bölgede topluluklara karşı daha dikkatli olması ve yaşanabilecek olaylara karşı soğukkanlı ve tarafsız yaklaşmaları önem arz etmektedir.

Yerli ve yabancı basında büyük ses getiren Şah Fırat Operasyonu, 500’den fazla TSK mensubu personel ve yaklaşık 50 tank ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan açıklamalarda operasyonun gerekçesi olarak; Türkiye’nin sınırları dışında sahip olduğu tek toprak olma özelliğini taşıyan Süleyman Şah Türbesi’nin ve yakınında bulunan Saygı Karakolu’nun, bölgede büyük bir tehlike arz eden IŞİD örgütünün saldırı tehditlerine maruz kalması gösterilmiştir. Karakolda bulunan 40’a yakın asker, Süleyman Şah’ın naaşı ve türbedeki değerli eşyalar Kuzey Suriye’den tahliye edilerek, Türkiye sınırına yakın mesafede bulunan Eşme köyüne nakil edilmiştir. Operasyonun Suriye topraklarında yer almasından dolayı Suriye Ulusal Uzlaşı Başkanı Ali Haydar, bu durumu Suriye’nin egemenliğini ihlal eden bir saldırı ve savaş sebebi olarak nitelendirmiştir. Bir diğer komşumuz İran da operasyona karşı tepki göstermiş ve yapılan bu operasyon uluslararası çerçevede de gündem maddesi haline gelmiştir. Aynı zamanda, hükümet karşıtı kesimin de tepkisini çeken bu operasyon, farklı şekillerde yorumlandığından dolayı,protesto edilebilecek bir hadise konumuna gelmiştir.
Tüm dünyanın takip ettiği IŞİD örgütü,şubat ayı içerisinde de sivillere yönelik katliamlarına devam etmiştir. Irak’ta bulunan bir aşiretin 150 mensubunu, ABD vatandaşı olan gönüllü bir yardımseveri, Japon vatandaşı olan iki turisti ve Ürdün vatandaşı bir pilotu çeşitli yöntemler ile infaz etmiş,gerçekleştirdiği bu infazları sosyal medya aracılığıyla tüm dünya ile paylaşarak dehşet saçmaya devam etmiştir. Devlet yetkilileri, özellikle Irak’ın Musul kentinde güçlü bir hakimiyete sahip olan ve bu bölgede kimyasal silah çalışmalarına başladığına inanılan örgüte karşı, Mart ayı içerisinde geniş kapsamlı bir operasyon düzenleneceğine dair açıklamalar getirmiştir. İngiltere’den kaçarak ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçiş yapan üç genç kızın tespit edilemeyişi ,İngiliz makamların, önce THY yetkililerini, sonra da devlet görevlilerini zamanında aksiyon almamakla suçlamasıyla siyasi kriz eşiğine dayanmıştır.IŞİD örgütünün her anlamda ülkemiz adına büyük bir sorun haline geldiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.