2015 Yılı Nisan Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Yeni yılın ilk gününden beri sıcak geçen gündem, Mart ayında da aynı yoğunlukta devam etti.Ülke gündemini en çok meşgul eden olaylar; Nevruz kutlamaları, üniversitelerdeki öğrenci kavgaları, silahlı saldırılar ve soygunlar oldu.

Ülke genelinde birçok noktada kutlanan Nevruz, başta İstanbul ve Diyarbakır olmak üzere birçok şehirde çeşitli olaylara sahne oldu. İstanbul’da meydana gelen olaylarda polis kuvvetleri ile gruplar arasında yaşanan çatışmalarda bir kişi yaşamını yitirdi. Toplu taşıma araçlarına ve istasyonlarına saldırılarda bulunuldu. Şanlıurfa’da yapılan güvenlik araması sırasında bir araçta uzun namlulu silahlar ele geçirildi. Polis güçlerinin uyarı ateşi açmak zorunda kaldığı olaylarda, kent genelinde birçok yaralanma vakası olduğu bildirildi.

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Nevruz kutlamaları sırasında, farklı görüşleri savunan iki öğrenci grubu arasında gerginlik ve ufak çaplı bir arbede yaşanırken,İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki kutlamalar esnasında yaşanan arbede ise iki öğrencinin yaralanması ile sonuçlandı. Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan çatışmanın boyutu ise daha büyüktü.İl Emniyet Müdürlüğü durumu kontrol altına almak için çevik kuvvet ekipleri ve toma araçları ile müdahale etmek zorunda kaldı. Aynı üniversitenin farklı bir fakülte binası önünde el yapımı bomba tespit edilmesi de durumun ciddiyetini daha da yükseltti. Marmara Üniversitesi’nde de karşıt görüşleri savunan öğrenciler arasında yaşanan çatışmalarda polis müdahalesi yapıldı ve üç öğrencinin yaralanması ile sonuçlandı.

Ülke gündemini yakından ilgilendiren,çözüm sürecini sabote etme amacı ile planlanan bir canlı bomba eylemi,terör örgütü PKK üyelerinin hücre evine yapılan baskınla engellenmiştir. Geçtiğimiz ay ses getiren bir diğer olay ise, İBDA-C örgütüne yakınlığı ile bilinen ve çeşitli platformlarda IŞİD örgütünü desteklediğini belirten Adımlar Dergisi’nin bürosuna yapılan bombalı saldırı olmuştur. Kuruluşunu,19 Mart 2015’te, sosyal medya üzerinden yaptıkları bir açıklamayla duyuran Halk Savunma Birliği isimli örgüt bu saldırıyı üstlenmiştir.

Nijerya’da korku salmaya devam eden ve Mart ayının sonlarına doğru gerçekleştirdiği köy baskınında, 11 yaş ve altı, 500 çocuğu kaçıran Boko Haram örgütü, IŞİD örgütüne bağlılıklarını ilan etmiştir. Birçok coğrafyada etki göstermeye başlayan IŞİD, tüm dünyada ses getiren ve 23 kişinin ölümü ile sonuçlanan Tunus Bardo Müzesi saldırısını da üstlenmiştir. Bu silahlı saldırının ardından, Yemen’in başkenti Sana’da, Cuma namazı sırasında, iki farklı camiye bombalı saldırılar gerçekleştirmişlerdir.Bu saldırılarda,tamamı, karşı oldukları bir mezhebe mensup olan 142 kişi hayatını kaybetmiş ve en az 351 kişi yaralanmıştır.

Diplomatik anlamda Türkiye için de tehdit oluşturan IŞİD, İngiltere’de bulunan bir gözlemevinin yaptığı araştırmaya göre, örgütüne, son üç ay içerisinde 400 çocuk katmıştır. Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek örgüte katılmaya çalışanların sayısı geçtiğimiz ay yükseliş göstermiştir. Gaziantep’te, Fransa, Rusya, Kırgızistan ve Rusya uyruklu 6 kişi ve Endonezya vatandaşı 13 kişi yakalanmıştır. Şubat ayında örgüte katılan 3 İngiliz gencinin ardından, geçtiğimiz ay da 9 tıp öğrencisinin ülkemiz üzerinden geçerek örgüte katıldıkları bildirilmiştir. Elde edilen istihbaratlar sayesinde, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 3 İngiliz vatandaşı, Ankara’da ise yine aynı milliyetten genç bir kadın, örgüte katılmadan yakalanmıştır.

Bu durum, dış basında ülkemiz prestijine de gölge düşürmeye sebep olmuş,İsrail hükümeti tarafından vatandaşlarına yapılan uyarılarda, tatil için gidilmemesi gereken ülkeler arasında Türkiye de yer almıştır.

Bu ay,ülke gündeminde, birçok silahlı saldırı haberi de yer buldu. Samsun’da,nüfus müdürlüğü binasında, başkasına ait bir kaydı talep eden kişi, olumsuz yanıt alması üzerine,pompalı tüfek ile saldırı gerçekleştirmek istemiş ancak görevlilerin müdahalesi sonucu etkisiz hale getirilmiştir.Polis yetkililerinin aldığı ihbar doğrultusunda, Gebze – İstanbul istikameti tem otoyolunda durdurulan bir araç içerisinde yüklü miktarda patlayıcı, ağır makineli ve zırh delici silahlar yakalandı. Konya’da, kurusıkı silah ve tüfeklerin namlularını değiştirerek yasadışı satış yapan bir şebekeye yapılan baskında yüksek miktarda mühimmat ve silah ele geçirilmiştir.

Kendini Koruma Teknikleri

Küresel anlamda günümüzde neredeyse her ülkede karşılaşılan kişilere yönelik saldırılar, ülkemizin önde gelen ve metropol olan şehirlerinde de baş göstermektedir. Bu durum özellikle ülkemizdeki büyük şehirlerde ne yazık ki günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Birey olarak, evinizde, yolda yürürken, aracınızda ya da herhangi bir yerde çeşitli nedenlerle saldırılara maruz kalmak herkes için mümkün olmaktadır.

Bu durum, medyadan takip edildiği ve gündem yazımızda da değindiğimiz üzere, son derece önemli bir noktaya gelmiştir. Bu nedenle, kişilerin, kendini koruma teknikleri hakkında bilgi edinmesi, çeşitli eğitimler alması ve bilinçlenmesi son derece önemli ve faydalı olacaktır. Kişilerin, silah ve benzeri korunma alternatiflerini tercih etmeleri her zaman için doğru bir yol değildir. Bu tür alternatiflerin tercih edilmesi, kullanılan silahın elinizden alınması ihtimalinin de olmasından dolayı, kişilerin hayatına mal olabilecek tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Bireylerin, kendini koruması,aynı zamanda bunu yasal ve güvenli yollardan yapması son derece önem arz etmektedir.

Bu sayımızda,kişilerin ve özellikle bayanların kendini koruma yolları hakkında dikkat etmesi gereken bazı hususları sizler için özetledik. Yapılan çeşitli araştırmalar ve çalışmalar sonucunda, saldırganın bir silahı varsa ve kişi onun kontrolü altında değilse, kişiyi kaçarken vurma ihtimali % 4’tür. Saldırgan bu durumda kişiyi vursa bile, kurşunun yaşamsal bir organa gelme ihtimali bu orandan daha düşüktür. Uzmanlar hızlı, seri ve mümkünse zikzak çizerek kaçmanın en akıllıca çözüm olduğunu belirtmektedir.

Koruma tekniklerini bilmeyen kişiler asla bağırmayı ve yardım istemeyi bırakmamalıdırlar. Çünkü, saldırgan her zaman korku içindedir ve eylemini yarım bırakma telaşı her zaman vardır.Unutmayın çok iyi savunma tekniklerine sahip olsanızda öncelikli kural, tehlikeden uzaklaşmaktır.Uzaklaşarak kurtulamıyorsanız kuvvet uygulamaya girişmelisiniz.Her ne kadar savunma tekniklerini bilsenizde tabancadan çıkan bir mermiye yapacak bir şeyiniz yoktur.Kendinizi ispata kalkmayın…Tehlikeden kaçmak bir kişilik zafiyeti ve aşağılık durum değildir.

Saldırı ya da boğuşma anında karşılık verilmesi söz konusu olduğunda,vücudun en sert ve dayanıklı bölgesi olduğu için kullanılabilecek en etkili silah dirsektir. Kullanacak kadar yakınsanız, dirseğinizi savunma silahı olarak kullanabilirsiniz.

Bir hırsızlık durumunda, kişiden cüzdanı istendiğinde, cüzdanın direkt kendisine verilmesi yerine uzak bir yere fırlatılması hayati bir önem taşıyabilir. Hırsız, kişiden çok cüzdanla ilgileneceğinden, ters istikamete doğru kaçılması tehlikeden uzaklaşmak adına faydalı olabilir.

Binalarda ya da halka açık merkezlerde, merdivenleri kullanmak yerine asansör tercih edilmelidir. Issız merdivenler ve merdiven boşlukları her tür suç ve şiddet için uygun mekanlardır, özellikle de geceleri.

Aracınıza park yerinde veya evin önünde binerken, aracın çevresine, ön ve arka koltuklara ve yerlere bakmak, ayrıca etrafı şüpheli durumlar ve kişiler için kontrol etmek önemli olabilir. Şayet aracın yanına büyük bir kamyon veya TIR park etmişse, araca şoför kapısından değil, yan kapıdan girilmesi daha sağlıklı olacaktır. Birçok seri katilin, kurban kendi aracına binerken, kurbanlarını büyük araçların içine çektikleri tespit edilmiştir. Aracınızın yanına park etmiş olan aracın yan koltuğunda tek başına bir erkek oturuyorsa, belki alışveriş merkezine ya da eve geri dönmek, sonra geri gelmek veya bir güvenlik görevlisinin sizi izlemesini rica etmek uygun olacaktır. Bu noktada temkinli olmak, pişman olmaktan kesinlikle daha iyidir.

Özellikle bayan sürücüler, iş çıkışı, alışveriş vb. faaliyetlerden sonra, arabalarına binip bir şeylerle uğraşma eğilimindedirler. Çanta düzeltme, makyaj tazeleme, cüzdan yerleştirme, fatura kontrolü gibi. Bu, kesinlikle, tavsiye edilen bir eylem değildir. Bu süre, kötü niyetli kişilere aracın sağ veya arka koltuğuna binip, kişinin başına bir silah tutma zamanı ve imkanı verir. Bayanların araca biner binmez kapıları kilitleyip, hemen hareket etmesi son derece önemlidir. Bayanların duygusal ve sempatik yaklaşımları olduğu bilinen bir gerçektir. Bazı seri katiller ve saldırganlar bu durumu suistimal etmek adına, ayağı kırılmış, bastona ihtiyacı olan ya da sakat kişi rolünü oynar. Bu duruma aldanıp yardımcı olmak, istenmeyen şekillerde sonuçlanabileceğinden temkinli davranmak ve uyanık olmak son derece önemlidir.

Herhangi bir şekilde bir arabanın bagajında kilitli kalınması durumunda, arka farların tekmelenerek kırılması ve çıkartılması izlenebilecek bir yoldur. Oluşan boşluktan ellerin dışarı çıkarılıp sallanması dikkat çekmeye yardımcı olacaktır.Arkadan gelen araçlar kişinin zor durumda olduğunu fark edebilir.

Vandalizm

İngilizce bir kelime olan “vandalism”, Türkçe’de vandalizm olarak kullanılmakta olup, tahripçilik,barbarlık, yıkıcılık, sanat eserlerini yıkma” anlamına gelmektedir.
Vandallık veya akım olarak Vandalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir. Vandal, kırma, parçalama, yok etme, kesme, yakıcı madde atma, boya atma yoluyla sonucunu bilerek, başkasının ya da kamunun sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir maddeye (örn. okul araç-gerecine, müzede sergilenen tarihsel bir yapıta, resim galerisindeki bir tabloya) zarar verir.

4. ve 5. Yüzyıllarda Avrupa kıtasında yaşam sürmüş bir doğu Alman Boyu olan ve batı Avrupa’yı istila eden Vandal boyunun, geçtikleri her yeri yakıp yıkmaları ve yağmalarından dolayı; günümüzde bu tür davranışların sergilenmesi Vandal boyuna ithafen Vandalizm olarak adlandırılmaktadır.

Son yıllarda sıkça duyulmaya başlanan Vandalizm akımı, yaşamımızın neredeyse her alanında karşımıza çıkabilme potansiyeline sahiptir. Binaların camlarını kırmak, duvarlara yazı yazmak, kundaklamak suretiyle binalara zarar vermek,parklardaki banklara kazıyarak isim yazmak, müzedeki çok değerli bir tabloyu yırtmak, kütüphanelerdeki kitapların bazı sayfalarını kopartmak veya yırtmak,karayollarındaki trafik işaret ve levhalarını sanki bir hedef tahtası gibi kullanmak,caddelerdeki telefon kulübelerine ve telefonlara zarar vermek,park halinde araçların kaportasını çizmek ya da lastiklerini kesmek,vb.sık rastlanan tahripçilik örneklerinden bazılarıdır.* (Polis Bilimleri Dergisi Cilt :2 (7-8)

Örnekler dikkate alındığında, güvenlik sağlanan herhangi bir tesisin ya da kuruluşun bu akım ile karşı karşıya kalma olasılığı son derece yüksektir. Bu bağlamda,kuruluşların Vandalizm’e karşı daimi bir hazırlık içerisinde bulunmaları ve güvenlik uygulanan her noktanın sıkı denetimler ile kontrol altında tutulmaları son derece yüksek bir önem teşkil etmektedir.

Vandalizmin direkt hedefi çeşitli mülkiyetler ve varlıklar olduğundan dolayı, kuruluşların ekonomik açıdan da zarar görmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu önlemek amacıyla, mimari tasarımların iyileştirilmesi, nesnelerin kırılmaz ya da daha dayanıklı malzemelerden yapılması,giriş çıkış yapılan yerlerin sıkı bir biçimde denetlenmesi, kameralar yardımıyla kişilerin sürekli gözlemlenmesi,vb. gibi öncelikli olarak alınabilecek önlemler olabilir.

Durumun güvenlik boyutu incelendiğinde ise daha önce değinildiği gibi güvenlik noktalarındaki denetimlerin sık olması, kuruluş çevresinde devriye atılması ve yine aynı çevrede bulunan kişilerin ya da toplulukların sürekli gözlem altında tutulması büyük bir önem taşımaktadır.

Ülkemizin mevcut durumu incelendiğinde ve geçmiş olaylar göz önüne alındığında, ülkemizde Vandalizm’in gittikçe büyüme gösteren bir sorun haline geldiğini belirtebiliriz. Provokasyon amaçlı kişi ve toplulukların, içinde bulunulan gergin ortamdan faydalanmak amacı ile toplumsal olayları protesto amacından saptırıp Vandalizm’e dönüştürmesi son derece mümkündür. Kritik günler bölümünde değineceğimiz önemli günlerde bu tarz olayların baş gösterme olasılığı yüksek olduğundan dolayı bu konunun göz önüne alınarak önlemler alınması ve hazırlıklı olunması faydalı olacaktır.

2015 Mart Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde birçok ülke, tansiyonu yüksek bir ayı geride bıraktı. Şubat ayında Türkiye gündemini meşgul eden olayların başında; Şah Fırat Operasyonu, Afganistan’daki askeri konvoya yapılan saldırı ve Özgecan Aslan ile Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetleri yer aldı.
Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilen bazı saldırıların sorumluluğunu üstlenen DHKP-C örgütü, geçtiğimiz ay içerisinde de eylemlerini sürdürmüştür. Örgütün, uyuşturucu çetesi olduğu iddia edilen bir grup ile İstanbul Sultangazi’de girdiği çatışma sonucunda iki kişi yaşamını yitirmiştir. Gerçekleşen olay ile ilgili faillerin yakalanmasına yönelik yürütülen soruşturma esnasında, örgüte ait olduğu düşünülen ve yüksek tahribata yol açabilecek mühimmat tespit edilmiştir. Uzun zamandır aktif olmayan ancak son aylarda gerçekleştirdikleri saldırılar ile tekrar gündeme gelen örgütün yeni saldırılarda bulunma ihtimaline karşı daha dikkatli olunması gerekmektedir.
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayeti, birçok bölgede çeşitli protestolara yol açarken, ülke tansiyonunu da beraberinde yükseltmiştir. Olayın yaşanmasından bir hafta sonra Ege Üniversitesi’nde farklı görüşleri savunan iki grup arasında çıkan çatışmada, Ülkü Ocakları sorumlusu Fırat Çakıroğlu yaşamını yitirmiştir. Gerçekleştirilen protestoların, bulunduğumuz ayda da tekrarlanması beklenildiğinden , art niyetli kişilerin provokasyon yaratması olasıdır. Bu nedenle, güvenlik birimlerinin bulundukları bölgede topluluklara karşı daha dikkatli olması ve yaşanabilecek olaylara karşı soğukkanlı ve tarafsız yaklaşmaları önem arz etmektedir.

Yerli ve yabancı basında büyük ses getiren Şah Fırat Operasyonu, 500’den fazla TSK mensubu personel ve yaklaşık 50 tank ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan açıklamalarda operasyonun gerekçesi olarak; Türkiye’nin sınırları dışında sahip olduğu tek toprak olma özelliğini taşıyan Süleyman Şah Türbesi’nin ve yakınında bulunan Saygı Karakolu’nun, bölgede büyük bir tehlike arz eden IŞİD örgütünün saldırı tehditlerine maruz kalması gösterilmiştir. Karakolda bulunan 40’a yakın asker, Süleyman Şah’ın naaşı ve türbedeki değerli eşyalar Kuzey Suriye’den tahliye edilerek, Türkiye sınırına yakın mesafede bulunan Eşme köyüne nakil edilmiştir. Operasyonun Suriye topraklarında yer almasından dolayı Suriye Ulusal Uzlaşı Başkanı Ali Haydar, bu durumu Suriye’nin egemenliğini ihlal eden bir saldırı ve savaş sebebi olarak nitelendirmiştir. Bir diğer komşumuz İran da operasyona karşı tepki göstermiş ve yapılan bu operasyon uluslararası çerçevede de gündem maddesi haline gelmiştir. Aynı zamanda, hükümet karşıtı kesimin de tepkisini çeken bu operasyon, farklı şekillerde yorumlandığından dolayı,protesto edilebilecek bir hadise konumuna gelmiştir.
Tüm dünyanın takip ettiği IŞİD örgütü,şubat ayı içerisinde de sivillere yönelik katliamlarına devam etmiştir. Irak’ta bulunan bir aşiretin 150 mensubunu, ABD vatandaşı olan gönüllü bir yardımseveri, Japon vatandaşı olan iki turisti ve Ürdün vatandaşı bir pilotu çeşitli yöntemler ile infaz etmiş,gerçekleştirdiği bu infazları sosyal medya aracılığıyla tüm dünya ile paylaşarak dehşet saçmaya devam etmiştir. Devlet yetkilileri, özellikle Irak’ın Musul kentinde güçlü bir hakimiyete sahip olan ve bu bölgede kimyasal silah çalışmalarına başladığına inanılan örgüte karşı, Mart ayı içerisinde geniş kapsamlı bir operasyon düzenleneceğine dair açıklamalar getirmiştir. İngiltere’den kaçarak ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçiş yapan üç genç kızın tespit edilemeyişi ,İngiliz makamların, önce THY yetkililerini, sonra da devlet görevlilerini zamanında aksiyon almamakla suçlamasıyla siyasi kriz eşiğine dayanmıştır.IŞİD örgütünün her anlamda ülkemiz adına büyük bir sorun haline geldiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Siber Saldırılar

Günümüzde hayatımızın merkezinde yer alan internet, güvenli şekilde kullanılmadığı takdirde bizlere sağladığı kolaylığın önüne geçebilecek bir güvenlik sorunu yaratma potansiyeline sahiptir. Bültenimizin bu yayınında birçok kuruluşu yakından ilgilendiren, siber saldırılar konusuna değindik. İnternet kullanımının artışıyla birlikte siber saldırı, bir diğer deyişle sanal saldırı olayları da artmaktadır. Cep telefonu, sosyal medya ve iletişim ortamları, web siteleri, çevrimiçi oyunlar veya elektronik postalar aracılığıyla bir kişi veya bir grup tarafından başka bir bireyi karalayıcı, küçük düşürücü yayın ve duyurular yapılarak kişilik haklarına saldırılması siber (sanal) saldırıdır. Tanımda belirtilen sebepler dışında, kişilik bilgilerini ve kredi kartı bilgilerini ele geçirme de siber saldırı sebeplerine örnek olabilir. Özellikle otelcilik ve havacılık sektörü bu sebeplerden ötürü siber saldırılara maruz kalma riski taşımaktadır. Otellerde konaklayan misafirlerin ve havayollarından bilet satın alan yolcuların, kişisel bilgilerinin kayıt altında tutulması ve rezervasyon ve ödeme anında internet üzerinden işlem yapılması, bu iki büyük sektörü bilgisayar korsanlarının hedefi haline getirmektedir.

Her iki sektör için de sanal güvenliği sağlamanın en az fiziksel güvenliği sağlamak kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, kurumların hazırladığı güvenlik planlamasının bu durumun göz önüne alınarak hazırlanması önem arz etmektedir. Siber saldırı normal hayattaki zorbalığın sanal ortama taşınmış halidir. Bilinçli bir şekilde uygulanan bu saldırıda kişi; internet bankacılığında dolandırıcılık, taciz, tehdit ve şantaj gibi durumlarla karşı karşıyadır. Siber saldırı iki şekilde olur. İlkinde kişilerin şifreleri ele geçirilir, web sitelerine yönelik saldırılar düzenlenir, virüs taşıyan mesajlar ve spam mesajlar yollanarak elektronik saldırı uygulanır. Ele geçirilen şifreler, internet bankacılığına ait bir şifre ise; manevi mağduriyetin dışında maddi bir mağduriyet yaşanması da söz konusudur. İkincisi daha tehlikeli bir saldırıdır. Burada tamamen kişiyi aşağılamak, küçük düşürmek ve zor durumda bırakmak için psikolojik bir saldırı uygulanır.

Dolandırıcılık amacı ile yetki dışında bilgi edinme ve sistemlere erişim sağlamak için, çeşitli ikna teknikleri ile kişilere yapılan psikolojik manipülasyona “Sosyal Mühendislik” denir. Bilgi güvenliği açısından dikkat edilmesi gereken bu durum Siber Saldırılara örnek olarak gösterilebilir.

Siber Saldırılarda 2014 Verileri

Kaspersky Lab isimli siber güvenlik kurumu, 2014’te tehdit ortamını şekillendiren en önemli olayların ele alındığı bir inceleme gerçekleştirdi. Bu incelemede, işletmeler, devlet daireleri, kamu ve özel sektörün hedef alındığı saldırıların sayıca yüksek olması dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl içinde şirketin Global Araştırma ve Analiz Ekibi yedi adet gelişmiş kalıcı siber saldırı kampanyası rapor etti. Ayrıca küresel olarak en az 55 ülkeden 4400’den fazla kurumsal ve özel sektör üyesi bu saldırılara hedef oldu. Bu yıl ayrıca toplamda milyonlarca dolar tutarında kayba neden olan bir dizi dolandırıcılık kampanyası gerçekleştirildi. 1800 kurumsal hedefin keşfedildiği 2014 yılında saldırılardan etkilenen kurbanların sayısı ise 2013 yılına göre 2,4 kat fazla oldu. 2014’ün Haziran ayında Kaspersky Lab Global Araştırma ve Analiz Ekibi, araştırmasında büyük bir Avrupa Bankasının müşterilerine karşı gerçekleştirilen bir saldırıyı rapor etmişti. Saldırı sadece bir hafta içinde yarım milyon Euro’nun çalınmasıyla sonuçlanmıştı. Ekim ayında bu ekibin uzmanları, Asya, Avrupa ve Latin Amerika’da ATM’lere yönelik yeni bir doğrudan saldırı hakkındaki adli soruşturmanın sonuçlarını yayınladı. Saldırganlar, dünyanın her yerindeki ATM’lerden kredi kartlarına erişim sağlamaya bile gerek duymadan milyonlarca dolar çalınmıştı. Bu veriler göz önüne alındığında, siber saldırıların sanıldığından daha çok mağduriyet doğurduğunu kabul edebiliriz. Bu nedenle, hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların hizmet verdiği kişilerin kişisel bilgilerini güvenli bir şekilde muhafaza etmesi son derece önemlidir.

Siber Saldırılara Karşı Nasıl Korunmalı?

Bu saldırılar ile ilgilenmesi gereken departman bilgi işlem departmanı gibi görünse de konu güvenlik olduğu için güvenlik departmanı ile bilgi işlem departmanının birlikte görev alması faydalı olabilir. Her iki departmanın katılım göstereceği ortak toplantılar düzenleyerek departmanların sorumluluklarının kesiştiği noktalar ve sorumluluk alanları belirlenebilir. Bununla birlikte, tüm personelin, siber saldırıların yalnızca sanal ortam üzerinden yapılmadığı bu saldırıların ofis ortamında fiziksel olarak da yapılabileceği konusunda uyarılması gerekmektedir. Personelin önemli şifreleri yetkisiz kişiler ile paylaşmaması ve her 3 ayda bir bu şifrelerin yenilenmesi, görevli personelden başka kimsenin bulunmaması gereken noktalarda yetkisiz kişilerin bulunmasının engellenmesi ve tüm bilgisayar ve sunucu odalarının düzenli bir şekilde kontrol edilmesi dikkat edilmesi gereken önemli konulardandır.