Silahlı Saldırılar

Silahlı saldırı olayları dünyanın dört bir yanında gerçekleşmeye devam ediyor. Bu tür saldırıları düzenleyen kişilerin, tabanca ve yarı otomatik silahlara olan kolay erişimi, saldırı olaylarının frekansını yükseltmiş ve dolayısıyla can kaybı ve yaralanma olaylarının da artmasına yol açmıştır. Bu sayımızda, özellikle okul, hastane ve ofis gibi halka açık ve personel sayısının yoğun olduğu çalışma ortamlarında, bu saldırıların önlenmesi ile ilgili alınması gereken tedbirlere değinmek istedik.
Avrupa Birliği Komisyonu, ofis ortamında yaşanan bu tür şiddet olaylarını şu şekilde tanımlamıştır; “iş ortamında çalışanın güvenliğini, emniyetini ya da huzurunu tehdit eden veya direkt olarak zarara uğratan hadiselerdir” (Wynne, Clarkin, Cox and Griffiths, 1997) .
Günümüzde, silahlanma hakkında genişletilmiş ve sıkılaştırılmış yasaların bulunduğu ülkelerde bile, silah edinmek çok kolay bir hal almıştır. Yakın geçmişte yaşanmış en sansasyonel silahlı saldırı olaylarından bazılarını hatırlamamız gerekirse;
2012 – Newtown, Connecticut, ABD. Sandy Hook İlkokul Saldırısı. 2o çocuk ve saldırgan dahil 7 yetişkin yaşamını yitirmiştir.
2011 – Anders Behring Breivik, Norveç’in başkenti Oslo’da şehir merkezinde gerçekleştirdiği bombalı saldırı ve gençlik kampına düzenlediği silahlı saldırı sonucu, 77 kişinin ölümüne sebep olmuştur.
2009 – Farda Gadyrov, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan Devlet Petrol Akademisi’nde gerçekleştirdiği silahlı saldırı sonucu 12 kişiyi öldürdükten sonra kendisini de öldürmüştür.
2008 – Matti Saari, Finlandiya’nın Kauhajoki kentinde bulunan mesleki kolejine gerçekleştirdiği saldırı sonucu 10 kişiyi öldürmüş ve sonrasında da cesetleri yakarak kendisini de öldürmüştür.

2007 – Virginia, ABD. Virginia Teknik Üniveristesi’nde Seung Hui Cho isimli öğrencinin kampüs ortamında 32 kişiyi öldürüp 17 kişiyi yaraladığı saldırı sonrası kendini öldürmüştür.
2003 – Robert Steinhaeuser isimli 19 yaşındaki öğrenci, Almanya’nın Erfurt kentinde uzaklaştırma aldığı okuluna silahlı saldırıda bulunarak, 16 kişiyi öldürmüş ve sonrasında da intihar etmiştir.
Bu olaylar dışında raporlanan fakat ulusal ya da uluslararası basına fazla yansımayan yüzlerce hadise yaşanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü de yapmış olduğu araştırmalar ve raporlamalar doğrultusunda ofis ortamında ve sağlık kuruluşlarında gerçekleşen saldırıların büyük bir ivme ile artış gösterdiğini belirtmiştir.

Çözüm Odaklı Olun
Bu tür saldırıların önlenmesindeki en temel engel, eğitim eksikliğidir. Hatta bu engel birçok insanın farkında olup aksiyon almadıkları bir durum olarak bile ifade edilebilir. Peki neden?
Patronlar tarafından maliyetli ve gereksiz görülmesi ya da saldırı hakkında verilecek bir eğitimin, personeli donanımlı kılmasından ziyade daha çok korku yaratacağının düşünülmesi bu nedenlerden bazılarına örnek gösterilebilir. Eğitim verilmemesinin sebeplerine örnekler çoğaltılabilir olmasına rağmen; bunların hiçbiri geçerli bir gerekçe olarak gösterilemez. Kısacası, eğitim vermekten kaçınmak çözüm değil aksine zararlı sonuçlara yol açacak bir durumdur aslında. Yukarıda bahsedilen olaylar ve dünya genelindeki mevcut durum, ölümle sonuçlanan silahlı saldırıların giderek artacağı yönünde bir olasılık yaratıyor. Bu tür şiddet olayları zaman, mekan veya statü ayrımı gözetmeden gerçekleştiklerinden dolayı, şirketinizin genel merkez, depo ya da şube çalışanı fark etmeksizin her birinin dahil olduğu ortak bir bilinç yaratmak hayati öneme sahiptir. Böyle bir endişeyi ortadan kaldırmak için bütünsel bir yaklaşım ile hareket edilmesi gereklidir: Tek Takım, Tek Amaç.

Esnek Müdahale Planları
Silahlı saldırı olaylarında, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ruh hali değişkenlik gösterebileceğinden dolayı her an farklı bir boyuta geçebilir. Dolayısıyla, her saldırının kendine özgü bir dinamiği vardır. Bu nedenle, akılcılıktan uzak ve tek yönlü bir müdahale planı etkisiz bir çözüm olacaktır. Öte yandan, muhtemel tehditlerin her biri için ayrı ayrı müdahale planı oluşturmak da kafa karıştırıcı ve hatta tehlikeli bir durum yaratacaktır. Farklı türdeki tehditler farklı müdahaleler gerektirirken, uygulanması zor olan ya da kuruluşunuzda yalnızca belli bir kesimin hakkında bilgi sahibi olduğu müdahale planları, yoğun stres esnasında personelin geri kalanını müthiş derecede olumsuz etkileyecektir. Uygulamaya konulacak tüm müdahale planlarının aynı prensip ve mentalite üzerine kurulu olması gerekmektedir. Böylece, çalışanlarınız yaşanan olayın merkezindede olsa, onu ilgilendirmeyen bir noktasındada olsa etkin ve faydalı bir şekilde aynı aksiyonu alabilecektir. Saldırı anında bilinçli bir şekilde ve prosedürlere uygun olarak alınmış bir karar, personelin kendisini ve diğerlerinin hayatını kurtarmasına yardımcı olacak tek yol olabilir.
Bilgi, kişide özgüven yaratır. Özgüven de kararlılık. Unutmayın ki bu tür ölümcül hadiselerde, kişilerin hayatını kurtaracak en önemli şey kararlılıkla alınmış bir aksiyondur.

Proaktif Müdahale Planları
Şirketleri bu tür saldırılardan koruyacak şey şans değil, öngörülü yaklaşımdır. Güvenlik sektöründe kanıksanan fakat büyük bir zafiyete davetiye çıkaran bakış açısı, reaktif yaklaşımdır. Yani önce bir olay yaşanır ve sonucunda can veya mal kaybı yaşanır sonrasında da bu olayın tekrar yaşanmaması adına önlem alınır. Fakat ne yazık ki bu yaklaşım çok doğru bir yaklaşım değildir. İdeal ve doğru olan yaklaşım türü, yaşanması muhtemelen güvenlik hadiselerinin öngörülerek yaşanmasını engelleyecek önlemler alınmasıdır. Hiçbir şey yaşanmaması adına dua edip yaşanan olayın ardından hasar tespit çalışmaları yaparak aksiyon almak, akılcılıktan uzak ve tehlikeli bir stratejidir. Bu nedenle gerekli eğitimleri alan personelin, bunun akabinde müdahale stratejisinin içine dahil edilmesi ve proaktif bir şekilde aksiyon alınmasının sağlanması son derece büyük bir öneme sahiptir. Personelin, kişilerin sergilediği aşırı sinirli tavırlar, depresif yaklaşımlar ya da dengesiz davranışlar gibi olguları tespit ederek, bunları yorumlayacak şekilde donanımlı bir hale gelmesi, proaktif yaklaşım adına önemli bir rol oynamaktadır.

Anlaşılır İletişim Planları
Tek takım mentalitesi ile yaratılan ve öngörülü ve esnek müdahale planları ile desteklenen bir bakış açısı, gerek kritik bir olay öncesi, gerek sonrası, gerekse de olay esnasında anlaşılır bir iletişim sistemi olmadan düşünülemez. Bu tür saldırı olaylarında, kişiler arasında kullanılan dil kritik bir öneme sahiptir ve uygulanmakta olan acil eylem programının başarılı ya da başarısız sonuçlanmasına doğrudan etkisi vardır. Bu nedenle prosedürlerin ve politikaların içerdiği dilin anlaşılabilir ve tutarlı olması, acil eylem programının etkin ve faydalı olmasının temelini oluşturur. Her firma, kendi kültürüne, çalışanlarının potansiyeline ve çalışma ortamına göre müdahale planlarını ve programlarını ayarlayıp düzenlemelidir.

Müşteri Memnuniyeti
Kritik bir güvenlik hadisesi esnasında ne denli önemli olduğunu vurguladığımız iletişim, yalnızca personel ile sınırlı kalmamalı, interaktif bir şekilde müşterileri de kapsamalıdır. Firmaların, bu tür saldırı olayları esnasında, müşteriler ile veya müşterilerin etrafında kurduğu iletişim, olayın sonunda yaşanacak yaralanma ve ölüm olaylarının önlenmesinde ve panikten dolayı yaşanan hengamenin ortadan kalkmasında hayati bir öneme sahip olabilir. Her silahlı saldırı programı, içerisinde, mutlak suretle, bir ya da iki bileşenden oluşan acil durum iletişim stratejisi barındırmalıdır. İlk kural, ekip arasında kullanılan ve spesifik bir durum hakkında uyarı belirten, fakat müşteriler ya da ekip dışındaki kişiler tarafından anlaşılmayacak bir kodun kullanılmasıdır. İkincisi ise, topluluğa hitap edilirken kullanılan dilin karmaşıklıktan uzak, anlaşılır ve sade olmasıdır. Bu sayede, gerek çalışanlar, gerekse ziyarete gelen misafir ya da müşteriler, mevcut durumun farkına vararak, daha kararlı bir aksiyon alıp kendi güvenliklerini sağlayabilirler.
Her silahlı saldırı hadisesi farklı bir şekilde sonlanabilir. Hava durumu, saldırının gerçekleştiği mekanın çevresi gibi dış etkenler, beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Fakat firmalar, personelini gerekli eğitimler ile bilinçlendirip, proaktif bir şekilde donanımlı hale getirerek bu tür saldırılara karşı kendilerini hazırlıklı tutabilirler ve en değerli varlıkları olan çalışanları aracılığıyla güçlü ve etkin bir biçimde bu tür olayların önlenmesini sağlayabilirler.

Kaynak: Jay Hart / http://www.securitymagazine.com/

2016 Yılı Haziran Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Mayıs ayı boyunca terör örgütleri ile devam eden çatışmalar sonucu, birçok sivil ve kolluk kuvveti maalesef yaşamını yitirdi. Ülkemizin doğusundan batısına çeşitli patlama olayları yaşanması tansiyonunun had safhaya taşınmasına sebep oldu.
14 Mart 2016 tarihinden bu yana yaşanan çatışmalar sonucu, neredeyse her gün şehit haberi alınan Mardin’in Nusaybin kenti ile ilgili basına yansıyan görseller, şehirdeki yaşam alanlarının da neredeyse yok olduğunu kanıtlar nitelikteydi.Ülke genelinde geniş güvenlik önlemleri altında geçirilen 1 Mayıs etkinliklerine gölge düşüren olay ise; IŞİD terör örgütünün Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlediği bombalı saldırı oldu. 20’yi aşkın sivil ve kolluk kuvvetinin yaralandığı olayda 2 polis memuru da şehit oldu. PKK’nın, Diyarbakır Dicle’de bulunan Jandarma komutanlığına yaklaşık bir ton patlayıcı kullanarak, ayrıca, Dicle Bulvarı üzerinden geçen askeri konvoya da 200 kg patlayıcı kullanarak ve Tanışık isimli köyde yaklaşık üç ton patlayıcı kullanarak düzenlediği bomba yüklü araç saldırıları, ülke gündemini farklı bir boyuta taşıdı. Saldırılarda, siviller ve kolluk kuvvetlerinden oluşan toplam 20 kişinin yaşamını yitirdiği ve 70’ten fazla kişinin yaralandığı belirtilmiştir.
Van ve Hatay şehirlerinde de yine kolluk kuvvetlerine yönelik bombalı saldırılar gündemdeydi. Hatay’da, içinde ceset bulunan bir teknede, kolluk kuvvetlerinin yaptığı inceleme esnasında bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Van’da ise teröristlerin yol üzerinde durdurup kundakladığı 10 tane tıra, askerlerin müdahalesi esnasında bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Tuzak kurularak düzenlenen saldırılar sonucunda 7 asker şehit olmuştur.

Bursa’da bulunan Ulu Cami Meydanı’nda düzenlenen canlı bomba saldırısı ise, geçtiğimiz ayın bir diğer sarsıcı olaylarındandı. TAK örgütünün üstlendiği saldırıda, intihar saldırganın zamanlamada yaptığı hata sebebiyle, kimsenin yaşamını yitirmemesi en sevindirici haber oldu.

Bir diğer bombalı saldırı ise, İstanbul’un Sancaktepe semtinde gerçekleşti. PKK mensubu teröristler tarafından askeri konvoyun geçişi sırasında, bomba yüklü araç infilak ettirilmiş ancak herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır.

Ülkemiz bombalı saldırılar ile yoğun bir dönem geçirirken, benzer saldırılar IŞİD tarafından uluslararası platformda gerçekleştirilmiştir. IŞİD örgütünün, Irak’ın başkenti Bağdat’da yerel futbolseverlerin toplanarak futbol maçlarını izlediği futbol temalı bir kafeye yapmış olduğu silahlı saldırı sonucu 14 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu saldırının yankıları devam ederken, yine başkentte bulunan başka bir bölgede, pazar ve çarşı gibi yoğun noktalara yapılan üç ayrı bombalı saldırı sonucu toplamda 90’dan fazla sivil yaşamını yitirmiştir. IŞİD’in gerçekleştirdiği ve uluslararası basına yansıyan son bombalı saldırısı ise Suriye’de gerçekleşti. İki ayrı kentte düzenlenen, ikisi intihar saldırısı olmak üzere toplam 7 bombalı saldırıda 100’den fazla kişinin yaşamını yitirdiği belirtilmiştir.
Yayınlanan her sayımızda değindiğimiz üzere, ne yazık ki terör olayları, bombalı saldırılar, can ve mal kayıpları yaşanmaya devam ediyor. Terörün ve şiddetin, herhangi spesifik bir kesimi hedef almadığı, dil, din, ırk ve lokasyon gözetmeden gerçekleşmeye devam ettiği bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda toplumun her kesiminin bilinçlenerek, bu tür olaylara karşı kişilerin kendini donatması hayati bir öneme sahip olacaktır.

Güvenlik Hizmetlerinde Liderlik Prensipleri

Bu sayımızda, özellikle güvenlik sektöründe görev almakta olan yöneticilerimiz için önemli gördüğümüz liderlik özelliklerine değinmek istedik.

1. Değişimlerden Korkmayın
Operasyonel planlamanın en önemli ve çoğunlukla göz ardı edilen noktası, uygulamaların gerektiği taktirde yenilenmesi ve geliştirilmesidir. En iyi olduğunu düşündüğünüz uygulamayı hayata geçirmeli fakat ona körü körüne bağlanmamalı, değişen durum ve koşullar karşısında alternatif ve güncel planlar yaratmaktan çekinmemelisiniz. İyi liderlerin esnek fikirleri olmalı ve değişen koşullar karşısında güncel kalmalıdırlar.

2. Basitleştirin
Gerçeklerin, her zaman beklentilerinizle aynı olmayacağı ve uygulamalarınızın değişikliğe uğramak zorunda kalabileceği fikrini benimsediğiniz taktirde, planlarınızı en basit seviyede tutmanız gerektiğini de anlayacaksınızdır. Eğer bir plan çok sıkı prosedürlere sahip ve karmaşık ise, değişen koşullara uyum sağlayacak ve etkili olacak şekilde değiştirilmesi veya geliştirilmesi çok zor olacaktır. Oldukça sıkı prosedürler gerektiren uygulamaları gerçekleştirmekle yükümlü olan güvenlik ekibiniz, uygulamalar üzerinde değişiklik yaptığınız zaman adapte olmakta zorlanacak ve işleyişin aksamasına sebep olabileceklerdir. Başarılı bir strateji istiyorsanız, bunu basit tutmalısınız.

3. Operasyon Öncesi Gerekli Bilgilendirmeyi Yapın
Çoğu güvenlik ekip lideri operasyon öncesinde astlarını bilgilendirme konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Neyin nasıl yapılmasını gerektiğini bilir fakat bunu astlarına aktarmada zorlanabilirler. Kısa ve öz bilgilendirme şu noktaları içermelidir;
 Müşterilerin bizden istediği uygulamalar
 Ne yapmamız gerektiği ve bunu niçin yapmamız gerektiği
 Görevi icra ederken kullanacağımız yöntem ve metodlar
 Görev tanımı ve sınırları
 İletişim yolları
Bu noktalardan en önemlisi “Niçin?”dir. Sadece görevi yerine getirmenin ötesinde, bu görevin niçin yapıldığı ve her bir bireyin görevi gerçekleştirme konusunda ne kadar önemli bir role sahip olduğunun bilincine varması çok önemlidir. Ekibinizi test edebilmek için onların da size yukarıdaki konuları içeren bir bilgilendirme konuşması yapmalarını talep edebilirsiniz. Bu size, astlarınızın bireysel görevlerini benimseyip, başlarında onları gözlemleyen biri olmadan bile görevlerini yerine getirebileceklerini gösterir.

4. Astlarınız İçin Çalışın
Çoğu kişi, liderliğin de insan ilişkilerinden biri olduğu konusunu gözden kaçırmaktadır. Astlar liderleri için çalışmaktadır fakat aynı şekilde ekibin lideri de astları için çalışır. Çoğu durumda lider astlarına, astlarının kendisine duyduğundan daha çok ihtiyaç duyar. Lider olmak diğer işlerden biraz daha farklıdır, çünkü yaptığınız işin niteliği astlarının nasıl çalıştığına bağlıdır. Çok iyi bir güvenlik şefi olabilirsiniz fakat liderlik yeteneğiniz sizin nasıl çalıştığınızla değil, astlarınızın nasıl çalıştığıyla değerlendirilir. İşlerini severek ve dolayısıyla iyi yapmalarını istiyorsanız, astlarınıza kibar ve düşünceli davranın. İhtiyaçlarına kulak verin ve onları dinleyin.

5. Zayıf Personele Nasıl Yaklaşılacağını Bilin
Her zaman en iyi ve başarılı personelle çalışma şansınız olmayacaktır. Yapmanız gereken, performans düşüklüğü gösteren personeli bir kenara çekip, yaptığı işin ne kadar önemli olduğunu, ona ne kadar ihtiyacınız olduğunu ve onda bulunduğunu bildiğiniz gurur duyacağı özelliklerini söylemenizdir. Çok fazla potansiyel sahibi olmadığını düşünseniz bile, bu şekilde bir konuşma ona cesaret verecek ve özgüvenini arttırarak daha efektif ve istekli çalışmasına yardımcı olacaktır. Motivasyon konuşması her zaman işe yaramayabilir. Bu durumda daha sıkı uygulamalarda bulunmak gerekebilir ama bunları daha sonra, yani pozitif yaklaşım işe yaramazsa, kullanmak doğru olacaktır.

Genellikle yapılan hatalardan biri de, zayıf çalışanların, pek fazla kullanılmayan arka girişler gibi daha önemsiz ve basit yerlerde görevlendirilmesidir. Daha az riskli bir görev vermek mantıklı bir hareket olabilir ama onları çok ortalıkta olamayacakları yerlerde görevlendirerek, görüş alanınızın dışında bırakmış olursunuz ve bu durum faydadan çok zarar da verebilir. Eğer zayıf bir personeliniz varsa, onu sürekli gözlem altında tutabileceğiniz yerlerde görevlendirmelisiniz.

6. Kendinizi Kontrol Edin
Kendinizi kontrol edemiyorsanız, başkalarını kontrol etmeniz oldukça zordur. Aynı durum astlarınız tarafından düşünüldüğünde de, kendini kontrol edemeyen birini örnek almak istemeyeceklerdir. Oto-kontrol sağlamadaki en büyük problem, bunun farkında olmamak veya çok çabuk kontrolünü kaybeden bir kişiliğe sahip olmaktır. Oto-kontrol sağlamanın en önemli yolu ise kendinizi tanımak ve empati yapmaktır.Kendinize dışarıdan bakmaya çalışın. Başkalarına nasıl göründüğünüzü, nasıl davrandığınızı, insanlara hitap ederken kullandığınız ses tonunuzu ve size aynı tonda hitap edildiğinde ne hissedeceğinizi düşünün. Hangi hızda ve yüzünüzde hangi ifadeyle konuştuğunuzu düşünün. Kendinizi kontrol edebilmenin anahtarı, dışarıdan nasıl göründüğünüzü bilmektir.

7. Sakin Olun ve Yavaşlayın
Kendinizi kontrol edebildikten sonra yapmanız gereken, sakin olmak ve yavaşlamaktır. Stresli zamanlarda bunu başarabilmek çok önemlidir. Sakinliği korumanın 2 önemli fonksiyonu vardır; İlki daha iyi kararlar almanızı sağlar, ikincisi ise kendinizi ve düşüncelerinizi daha iyi ifade edebilmenize yardımcı olur. İyi bir örnek teşkil etmek ve rol model olarak görülmek istiyorsanız, panikleme ve kontrolü elde tutma arasındaki ince çizgiye dikkat etmeli ve sakinliğinizi koruyarak etkili ve doğru kararlar almalı, davranışlarınızı o doğrultuda yönlendirmelisiniz. Sakin ve kontrollü kalmak, bir lider için en önemli özelliklerden biridir.

8. Kendinizi tanıyın
Liderlik, insan ilişkileriyle ilgilidir ve insanları anlamak, kendinizi anlamakla başlar. Liderliğin prensiplerini anlamaktan önce, kendinizin nasıl bir lider olduğunuzu çözmeniz gerekir. Nasıl bir insan olduğunuzu bilin ve aynı doğrultuda davranmaya devam edin. Kimileri doğuştan bir liderdir ve hayatın her alanında, aile, arkadaş ve iş ilişkilerinde hep lider rolünü üstlenir. Kimileri de gerekli olduğu zamanlarda liderlik yapar. Kimileri daha gelenekselcidir, kimileri daha güncel düşünür ve yenilikçi davranır. Kimi liderliği isteyerek, şevkle yapar, kimileri ise bunu sadece gerektiği için yapar. Yöntem, tavır, nasıl olursa olsun, kendi kişiliğinizi bilmeli, kendinizi tanımalı ve liderlik tarzınızı o doğrultuda devam ettirmelisiniz.

Terörist Saldırı Sinyalleri

Saldırı öncesi belirtilerin tespit edilmesi, saldırganın yalnız olduğu ve göreceli olarak izole ve sakin bir ortamda daha kolay olabilir. Fakat bu tespitin binlerce kişinin bulunduğu kalabalık bir ortamda yapılması gerektiği düşünülürse; tespiti yapması gereken görevli kişilerin işi bir hayli zorlaşabilir. Bu durumu kolaylaştırmanın en önemli yolu, insan vücudunun nasıl işlediğini ve bu işleyişin çevresel faktörler ile etkileşim içerisinde bulunarak nasıl bir belirti ortaya çıkardığını anlamaktır.
Psikolojik Belirtiler: Ağır stres altındaki vücut, içgüdüsel bir tepkime olan “savaş ya da kaç” olgusu ile alakalı olan aşırı hormon salınımından dolayı duyusal sinir sistemini harekete geçirir. Duyusal sinir sistemi de böbreküstü bezleri uyararak, adrenalin ve noradrenalin içeren katekolamin salgılarının salınımını gerçekleştirir. Katekolamin isimli salgı ise; insan bedeninde yüksek seviyeli kalp atışı ve nefes alış verişine yol açar ve damarların daralması ile kasların gerilmesine sebep olur. Davranışlardan bağımsız ve istemsiz bir şekilde gerçekleşen bu dışavurum şu tepkimeleri de içinde barındırabilir;
 Aşırı terleme
 Hızlı ve kesik nefes alma
 Gözbebeklerinin büyümesi
 Burun deliklerinin genişlemesi
 Ellerin ya da dizlerin titremesi
 Yüzde kızarıklık
 Gerginlik
Bu belirtilen fiziksel tepkimelere ek olarak, saldırganların sergilediği ve gözlemlenebilir daha birçok saldırı öncesi belirti vardır. Bu belirtileri de Davranışsal Belirtiler olarak kategorize edebiliriz;
Göz Temasından Kaçınma: İnsan vücudu stres alındayken, aynı anda birden fazla görevi yerine getiremez. Kişi stres altındayken bir süreci tamamlamaya çalışıyorsa, göz temasından kaçınma kişinin asıl görevine odaklanmaya yardımcı olmaktadır.

Saldırı öncesi belirtilerin tespit edilmesi, saldırganın yalnız olduğu ve göreceli olarak izole ve sakin bir ortamda daha kolay olabilir. Fakat bu tespitin binlerce kişinin bulunduğu kalabalık bir ortamda yapılması gerektiği düşünülürse; tespiti yapması gereken görevli kişilerin işi bir hayli zorlaşabilir. Bu durumu kolaylaştırmanın en önemli yolu, insan vücudunun nasıl işlediğini ve bu işleyişin çevresel faktörler ile etkileşim içerisinde bulunarak nasıl bir belirti ortaya çıkardığını anlamaktır.
Psikolojik Belirtiler: Ağır stres altındaki vücut, içgüdüsel bir tepkime olan “savaş ya da kaç” olgusu ile alakalı olan aşırı hormon salınımından dolayı duyusal sinir sistemini harekete geçirir. Duyusal sinir sistemi de böbreküstü bezleri uyararak, adrenalin ve noradrenalin içeren katekolamin salgılarının salınımını gerçekleştirir. Katekolamin isimli salgı ise; insan bedeninde yüksek seviyeli kalp atışı ve nefes alış verişine yol açar ve damarların daralması ile kasların gerilmesine sebep olur. Davranışlardan bağımsız ve istemsiz bir şekilde gerçekleşen bu dışavurum şu tepkimeleri de içinde barındırabilir;
 Aşırı terleme
 Hızlı ve kesik nefes alma
 Gözbebeklerinin büyümesi
 Burun deliklerinin genişlemesi
 Ellerin ya da dizlerin titremesi
 Yüzde kızarıklık
 Gerginlik
Bu belirtilen fiziksel tepkimelere ek olarak, saldırganların sergilediği ve gözlemlenebilir daha birçok saldırı öncesi belirti vardır. Bu belirtileri de Davranışsal Belirtiler olarak kategorize edebiliriz;
Göz Temasından Kaçınma: İnsan vücudu stres alındayken, aynı anda birden fazla görevi yerine getiremez. Kişi stres altındayken bir süreci tamamlamaya çalışıyorsa, göz temasından kaçınma kişinin asıl görevine odaklanmaya yardımcı olmaktadır.

Dikkatin Odaklanması: Belirli bir hedefe ya da hedefin geniş bir kısmına sabitlenmek, saldırganın odaklanmış ve bozulmamış dikkatini ortaya çıkarmaktadır. Bu durum da saldırganın hedefini belirlediğinin ve saldırıyı gerçekleştirmek üzere olduğunun göstergesi olabilir.
Çevrenin Taranması: Paranoyakça ve agresifçe yapılan bir çevre taraması kişinin saldırıyı gerçekleştirmek üzere olduğunun göstergesi olabilir. Koordineli olarak hazırlanan bir saldırının baş aktörü, çevreyi kontrol ederek, güvenlik güçlerini kontrol ederek, olası tanıkları ve kaçış yollarını tarayarak kendisini açığa çıkaracaktır. Gerginlik ve bahsettiğimiz şekilde paranoyak bir dışavurum, güçlü bir saldırı öncesi göstergesidir.
Aleni Tehditler Savrulması: Sözlü olarak sarf edilen tehditler, saldırganın ruh halinin ve niyetinin çok net bir göstergesi olabilir. Durumun bu denli aşikar olması, var olan saldırı öncesi göstergesinin önemsenmemesine yol açmamalıdır.
Hedefin Gözlemlenmesi: Hedefin gözlemlenmesi, kelimenin tanımından başka bir anlama sahiptir. Bu terim literatürde saldırganın, saldırı öncesi kendini hedefi ile ilgili meşgul tutması olarak tanımlanmaktadır. Saldırgan genellikle, hedefinin yüzüyle daha da spesifik olarak çenesi, burnu, boğazı ve asıl hedefi olan diğer vücut parçalarını inceler. Eğer saldırganın hedefi silahlı bir bireyse, saldırgan bu gözlemi direkt olarak silah üzerinde yapacaktır. Silah üzerinde yaptığı gözlemler, silah hakkında duyduğu endişeyi ya da kendi faydasına kullanma niyetini gösterebilir. Bu tür gözlemlemeler, saldırganın saldırı öncesi değerlendirme yaptığının belirtisi olabilir.

Gizli İletişim Kurulması: Çeşitli jestler, ellerle yapılan ya da farklı şekilde yapılan işaretleşmeler, şifreli sözcükler ve şüpheli bir grup arasında kullanılan yabancı bir dil potansiyel bir koordineli saldırının göstergesi olabilir. Bu durum özellikle, kişilerin birlikte fakat fiziksel olarak mesafeli bir konumda yer aldığı anlarda daha kesin ve ihtiyatla yaklaşılması gereken bir hal almaktadır.

Yukarıda bahsettiğimiz saldırı öncesi belirtilerin tespit edilmesi ve doğru şekilde yorumlanması, belli ölçüde disiplin ve sağduyu gerektirir. Dolayısıyla, bu bağlamda yapılan gözlem pratikleri, kişilerin hareketlerinin ve niyetlerinin sorgulanması, detaylar üzerindeki hakimiyetinizi arttırarak bu tür tehlike habercilerinin tespitini yapmanızı daha kolay hale getirecektir

Kaynak: Michael W. Pukish /’Off The X’ Pro Tip: Pre-Attack Indicators

2016 Yılı Mayıs Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Terör saldırılarının gündemde olduğu bir ayı daha geride bıraktık. Özellikle ülkenin doğu bölgesinde güvenlik güçlerinin yürüttüğü terörle mücadele operasyonları son hızıyla devam ederken, terör örgütü PKK’nın misilleme saldırıları ile ne yazık ki birçok kolluk kuvveti şehit oldu.
Başta Mardin, Diyarbakır, Hakkari olmak üzere birçok kentte yaşanan sokağa çıkma yasakları, terör eylemleri ve şehit haberleri ülke gündemini yoğun şekilde meşgul etti. Mardin Nusaybin’de gün aşırı gerçekleştirilen roketatarlı saldırılar, sokağa çıkma yasağı uygulamasından dolayı herhangi bir can kaybına yol açmazken onlarca kişinin yaralanmasına sebep oldu. Van’ın bir ilçesinde ise üç ayrı noktada infilak ettirilen el yapımı patlayıcıların hedefi, devriye görevi yapan TOMA ve zırhlı polis ekip araçlarıydı. Yetkililer, olayda herhangi bir can kaybı ya da yaralanma olmadığını belirttiler. Aynı tür saldırı, Diyarbakır’da yaşanırken bu saldırıda iki polis memuru yaralandı. Terör örgütü PKK, polis ekiplerinin ve askeri güçlerin yürüttüğü hendek kapama ve bomba imha çalışmalarına karşılık verme amacıyla, Mardin’de bulunan askerlik şubesine bomba yüklü bir araçla saldırıda bulundu. Şube önündeki bariyerleri aşamadığından şubeye yaklaşamayan teröristler saldırıyı bina önünde yapmak zorunda kalırken, patlamada bir sivil yaşamını yitirdi ve 18 sivil de yaralandı. Bu eylemlerin ardından; TSK yapmış olduğu açıklamayla, Hakkari’deki operasyonların tamamlandığını duyurdu. Açıklamada; 43 gün süren operasyonda 196 teröristin etkisiz hale getirildiği, 214 barikatın kaldırıldığı, 135 hendeğin kapatıldığı, 286 adet el yapımı patlayıcının imha edildiği, 220 kg patlayıcının, 619 adet silah ve tüfeğin 46700 adet cephanelik ile ele geçirildiği belirtilmiştir. Doğu bölgesinde yaşanan bu olayların önüne geçen bir diğer gündem konusu ise Kilis kentinde yaşanan füze saldırıları oldu. IŞİD’ in Suriye kara tarafından yaptığı füze saldırılarının hedefi olan Kilis şehrinde, geçtiğimiz ay bu saldırılardan dolayı en az 17 sivil yaşamını yitirmiş, 50’den fazla sivil de yaralanmıştır.

Yaşanan bu saldırılar, kent genelinde resmen olağanüstü hal yaratarak güvenlik konseyinin toplanmasına sebep olmuştur. Saldırılar sonucu, kentte başlayan göç dalgası aynı zamanda ekonomik krize de neden olarak şehri kelimenin tam anlamıyla yaşanmaz bir hale getirmiştir. Yaşanan olayların ardından bölgeye yapılan askeri sevkiyat yoğun bir hal almıştır.

Nisan ayını kapatmadan, Bursa’nın tarihi ve turistik merkezi olan Ulu Cami yakınlarında canlı bomba dehşeti yaşandı. Emniyet yetkilileri, saldırıyı yapan 20-25 yaşlarındaki kadın teröristin parçalanarak öldüğünü bildirdi. Siyah uzun manto giydiği, başörtüsü taktığı belirtilen canlı bombanın patlama sırasında 4 metre yakınında sadece 1 kişinin bulunmasının olası bir facianın önüne geçtiği kaydedildi. Yaralananların sayısının ise 23’ü bulduğu kaydedildi. Ülkemizde bu olaylar yaşanırken, uluslararası alanda da terör olayları çirkin yüzünü göstermeye devam etti. Kudüs’te sivillerin kullanmakta olduğu bir yolcu otobüsüne yapılan bombalı saldırı sonucu 21 kişi yaralanmış ve saldırıyı HAMAS örgütü üstlenmiştir. Ses getiren bir diğer terör saldırısı ise Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaşandı. Bomba yüklü araçla gerçekleştirilen intihar saldırısında en az 28 kişi yaşamını yitirirken 329 kişinin de yaralandığı belirtilmiştir. Taliban örgütünün üstlendiği saldırının menzilinin 1,5 km olduğunu ve patlamanın müthiş bir şiddetle gerçekleştiğini belirtilen yetkililer, saldırının ardından gerçekleşen silahlı saldırılar sonucu da yaşamını yitiren kişilerin arasında polis ve askerlerin de bulunduğu açıklanmıştır. Görüldüğü üzere gerek yerel gerekse küresel anlamda terör bir an olsun hız kesmeden devam etmektedir.Her sayımızda ne yazık ki farklı terör olaylarından ve yaşamını yitiren farklı masum insanlardan bahsetmekteyiz. Bu tür olayların ve can kayıplarının engellenmesinde güvenlik güçleri kadar sivil bireylere de görev düşmektedir.
Bu sayımızda da bahsedeceğimiz üzere, çevremize karşı daha duyarlı olmak ve etrafımızda ne olup bittiğini gözlemlemek güvenlik açısından hayati öneme sahip olmaktadır.