Silahlı Saldırılar

Silahlı saldırı olayları dünyanın dört bir yanında gerçekleşmeye devam ediyor. Bu tür saldırıları düzenleyen kişilerin, tabanca ve yarı otomatik silahlara olan kolay erişimi, saldırı olaylarının frekansını yükseltmiş ve dolayısıyla can kaybı ve yaralanma olaylarının da artmasına yol açmıştır. Bu sayımızda, özellikle okul, hastane ve ofis gibi halka açık ve personel sayısının yoğun olduğu çalışma ortamlarında, bu saldırıların önlenmesi ile ilgili alınması gereken tedbirlere değinmek istedik.
Avrupa Birliği Komisyonu, ofis ortamında yaşanan bu tür şiddet olaylarını şu şekilde tanımlamıştır; “iş ortamında çalışanın güvenliğini, emniyetini ya da huzurunu tehdit eden veya direkt olarak zarara uğratan hadiselerdir” (Wynne, Clarkin, Cox and Griffiths, 1997) .
Günümüzde, silahlanma hakkında genişletilmiş ve sıkılaştırılmış yasaların bulunduğu ülkelerde bile, silah edinmek çok kolay bir hal almıştır. Yakın geçmişte yaşanmış en sansasyonel silahlı saldırı olaylarından bazılarını hatırlamamız gerekirse;
2012 – Newtown, Connecticut, ABD. Sandy Hook İlkokul Saldırısı. 2o çocuk ve saldırgan dahil 7 yetişkin yaşamını yitirmiştir.
2011 – Anders Behring Breivik, Norveç’in başkenti Oslo’da şehir merkezinde gerçekleştirdiği bombalı saldırı ve gençlik kampına düzenlediği silahlı saldırı sonucu, 77 kişinin ölümüne sebep olmuştur.
2009 – Farda Gadyrov, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan Devlet Petrol Akademisi’nde gerçekleştirdiği silahlı saldırı sonucu 12 kişiyi öldürdükten sonra kendisini de öldürmüştür.
2008 – Matti Saari, Finlandiya’nın Kauhajoki kentinde bulunan mesleki kolejine gerçekleştirdiği saldırı sonucu 10 kişiyi öldürmüş ve sonrasında da cesetleri yakarak kendisini de öldürmüştür.

2007 – Virginia, ABD. Virginia Teknik Üniveristesi’nde Seung Hui Cho isimli öğrencinin kampüs ortamında 32 kişiyi öldürüp 17 kişiyi yaraladığı saldırı sonrası kendini öldürmüştür.
2003 – Robert Steinhaeuser isimli 19 yaşındaki öğrenci, Almanya’nın Erfurt kentinde uzaklaştırma aldığı okuluna silahlı saldırıda bulunarak, 16 kişiyi öldürmüş ve sonrasında da intihar etmiştir.
Bu olaylar dışında raporlanan fakat ulusal ya da uluslararası basına fazla yansımayan yüzlerce hadise yaşanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü de yapmış olduğu araştırmalar ve raporlamalar doğrultusunda ofis ortamında ve sağlık kuruluşlarında gerçekleşen saldırıların büyük bir ivme ile artış gösterdiğini belirtmiştir.

Çözüm Odaklı Olun
Bu tür saldırıların önlenmesindeki en temel engel, eğitim eksikliğidir. Hatta bu engel birçok insanın farkında olup aksiyon almadıkları bir durum olarak bile ifade edilebilir. Peki neden?
Patronlar tarafından maliyetli ve gereksiz görülmesi ya da saldırı hakkında verilecek bir eğitimin, personeli donanımlı kılmasından ziyade daha çok korku yaratacağının düşünülmesi bu nedenlerden bazılarına örnek gösterilebilir. Eğitim verilmemesinin sebeplerine örnekler çoğaltılabilir olmasına rağmen; bunların hiçbiri geçerli bir gerekçe olarak gösterilemez. Kısacası, eğitim vermekten kaçınmak çözüm değil aksine zararlı sonuçlara yol açacak bir durumdur aslında. Yukarıda bahsedilen olaylar ve dünya genelindeki mevcut durum, ölümle sonuçlanan silahlı saldırıların giderek artacağı yönünde bir olasılık yaratıyor. Bu tür şiddet olayları zaman, mekan veya statü ayrımı gözetmeden gerçekleştiklerinden dolayı, şirketinizin genel merkez, depo ya da şube çalışanı fark etmeksizin her birinin dahil olduğu ortak bir bilinç yaratmak hayati öneme sahiptir. Böyle bir endişeyi ortadan kaldırmak için bütünsel bir yaklaşım ile hareket edilmesi gereklidir: Tek Takım, Tek Amaç.

Esnek Müdahale Planları
Silahlı saldırı olaylarında, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ruh hali değişkenlik gösterebileceğinden dolayı her an farklı bir boyuta geçebilir. Dolayısıyla, her saldırının kendine özgü bir dinamiği vardır. Bu nedenle, akılcılıktan uzak ve tek yönlü bir müdahale planı etkisiz bir çözüm olacaktır. Öte yandan, muhtemel tehditlerin her biri için ayrı ayrı müdahale planı oluşturmak da kafa karıştırıcı ve hatta tehlikeli bir durum yaratacaktır. Farklı türdeki tehditler farklı müdahaleler gerektirirken, uygulanması zor olan ya da kuruluşunuzda yalnızca belli bir kesimin hakkında bilgi sahibi olduğu müdahale planları, yoğun stres esnasında personelin geri kalanını müthiş derecede olumsuz etkileyecektir. Uygulamaya konulacak tüm müdahale planlarının aynı prensip ve mentalite üzerine kurulu olması gerekmektedir. Böylece, çalışanlarınız yaşanan olayın merkezindede olsa, onu ilgilendirmeyen bir noktasındada olsa etkin ve faydalı bir şekilde aynı aksiyonu alabilecektir. Saldırı anında bilinçli bir şekilde ve prosedürlere uygun olarak alınmış bir karar, personelin kendisini ve diğerlerinin hayatını kurtarmasına yardımcı olacak tek yol olabilir.
Bilgi, kişide özgüven yaratır. Özgüven de kararlılık. Unutmayın ki bu tür ölümcül hadiselerde, kişilerin hayatını kurtaracak en önemli şey kararlılıkla alınmış bir aksiyondur.

Proaktif Müdahale Planları
Şirketleri bu tür saldırılardan koruyacak şey şans değil, öngörülü yaklaşımdır. Güvenlik sektöründe kanıksanan fakat büyük bir zafiyete davetiye çıkaran bakış açısı, reaktif yaklaşımdır. Yani önce bir olay yaşanır ve sonucunda can veya mal kaybı yaşanır sonrasında da bu olayın tekrar yaşanmaması adına önlem alınır. Fakat ne yazık ki bu yaklaşım çok doğru bir yaklaşım değildir. İdeal ve doğru olan yaklaşım türü, yaşanması muhtemelen güvenlik hadiselerinin öngörülerek yaşanmasını engelleyecek önlemler alınmasıdır. Hiçbir şey yaşanmaması adına dua edip yaşanan olayın ardından hasar tespit çalışmaları yaparak aksiyon almak, akılcılıktan uzak ve tehlikeli bir stratejidir. Bu nedenle gerekli eğitimleri alan personelin, bunun akabinde müdahale stratejisinin içine dahil edilmesi ve proaktif bir şekilde aksiyon alınmasının sağlanması son derece büyük bir öneme sahiptir. Personelin, kişilerin sergilediği aşırı sinirli tavırlar, depresif yaklaşımlar ya da dengesiz davranışlar gibi olguları tespit ederek, bunları yorumlayacak şekilde donanımlı bir hale gelmesi, proaktif yaklaşım adına önemli bir rol oynamaktadır.

Anlaşılır İletişim Planları
Tek takım mentalitesi ile yaratılan ve öngörülü ve esnek müdahale planları ile desteklenen bir bakış açısı, gerek kritik bir olay öncesi, gerek sonrası, gerekse de olay esnasında anlaşılır bir iletişim sistemi olmadan düşünülemez. Bu tür saldırı olaylarında, kişiler arasında kullanılan dil kritik bir öneme sahiptir ve uygulanmakta olan acil eylem programının başarılı ya da başarısız sonuçlanmasına doğrudan etkisi vardır. Bu nedenle prosedürlerin ve politikaların içerdiği dilin anlaşılabilir ve tutarlı olması, acil eylem programının etkin ve faydalı olmasının temelini oluşturur. Her firma, kendi kültürüne, çalışanlarının potansiyeline ve çalışma ortamına göre müdahale planlarını ve programlarını ayarlayıp düzenlemelidir.

Müşteri Memnuniyeti
Kritik bir güvenlik hadisesi esnasında ne denli önemli olduğunu vurguladığımız iletişim, yalnızca personel ile sınırlı kalmamalı, interaktif bir şekilde müşterileri de kapsamalıdır. Firmaların, bu tür saldırı olayları esnasında, müşteriler ile veya müşterilerin etrafında kurduğu iletişim, olayın sonunda yaşanacak yaralanma ve ölüm olaylarının önlenmesinde ve panikten dolayı yaşanan hengamenin ortadan kalkmasında hayati bir öneme sahip olabilir. Her silahlı saldırı programı, içerisinde, mutlak suretle, bir ya da iki bileşenden oluşan acil durum iletişim stratejisi barındırmalıdır. İlk kural, ekip arasında kullanılan ve spesifik bir durum hakkında uyarı belirten, fakat müşteriler ya da ekip dışındaki kişiler tarafından anlaşılmayacak bir kodun kullanılmasıdır. İkincisi ise, topluluğa hitap edilirken kullanılan dilin karmaşıklıktan uzak, anlaşılır ve sade olmasıdır. Bu sayede, gerek çalışanlar, gerekse ziyarete gelen misafir ya da müşteriler, mevcut durumun farkına vararak, daha kararlı bir aksiyon alıp kendi güvenliklerini sağlayabilirler.
Her silahlı saldırı hadisesi farklı bir şekilde sonlanabilir. Hava durumu, saldırının gerçekleştiği mekanın çevresi gibi dış etkenler, beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Fakat firmalar, personelini gerekli eğitimler ile bilinçlendirip, proaktif bir şekilde donanımlı hale getirerek bu tür saldırılara karşı kendilerini hazırlıklı tutabilirler ve en değerli varlıkları olan çalışanları aracılığıyla güçlü ve etkin bir biçimde bu tür olayların önlenmesini sağlayabilirler.

Kaynak: Jay Hart / http://www.securitymagazine.com/

2016 Yılı Haziran Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Mayıs ayı boyunca terör örgütleri ile devam eden çatışmalar sonucu, birçok sivil ve kolluk kuvveti maalesef yaşamını yitirdi. Ülkemizin doğusundan batısına çeşitli patlama olayları yaşanması tansiyonunun had safhaya taşınmasına sebep oldu.
14 Mart 2016 tarihinden bu yana yaşanan çatışmalar sonucu, neredeyse her gün şehit haberi alınan Mardin’in Nusaybin kenti ile ilgili basına yansıyan görseller, şehirdeki yaşam alanlarının da neredeyse yok olduğunu kanıtlar nitelikteydi.Ülke genelinde geniş güvenlik önlemleri altında geçirilen 1 Mayıs etkinliklerine gölge düşüren olay ise; IŞİD terör örgütünün Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlediği bombalı saldırı oldu. 20’yi aşkın sivil ve kolluk kuvvetinin yaralandığı olayda 2 polis memuru da şehit oldu. PKK’nın, Diyarbakır Dicle’de bulunan Jandarma komutanlığına yaklaşık bir ton patlayıcı kullanarak, ayrıca, Dicle Bulvarı üzerinden geçen askeri konvoya da 200 kg patlayıcı kullanarak ve Tanışık isimli köyde yaklaşık üç ton patlayıcı kullanarak düzenlediği bomba yüklü araç saldırıları, ülke gündemini farklı bir boyuta taşıdı. Saldırılarda, siviller ve kolluk kuvvetlerinden oluşan toplam 20 kişinin yaşamını yitirdiği ve 70’ten fazla kişinin yaralandığı belirtilmiştir.
Van ve Hatay şehirlerinde de yine kolluk kuvvetlerine yönelik bombalı saldırılar gündemdeydi. Hatay’da, içinde ceset bulunan bir teknede, kolluk kuvvetlerinin yaptığı inceleme esnasında bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Van’da ise teröristlerin yol üzerinde durdurup kundakladığı 10 tane tıra, askerlerin müdahalesi esnasında bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Tuzak kurularak düzenlenen saldırılar sonucunda 7 asker şehit olmuştur.

Bursa’da bulunan Ulu Cami Meydanı’nda düzenlenen canlı bomba saldırısı ise, geçtiğimiz ayın bir diğer sarsıcı olaylarındandı. TAK örgütünün üstlendiği saldırıda, intihar saldırganın zamanlamada yaptığı hata sebebiyle, kimsenin yaşamını yitirmemesi en sevindirici haber oldu.

Bir diğer bombalı saldırı ise, İstanbul’un Sancaktepe semtinde gerçekleşti. PKK mensubu teröristler tarafından askeri konvoyun geçişi sırasında, bomba yüklü araç infilak ettirilmiş ancak herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır.

Ülkemiz bombalı saldırılar ile yoğun bir dönem geçirirken, benzer saldırılar IŞİD tarafından uluslararası platformda gerçekleştirilmiştir. IŞİD örgütünün, Irak’ın başkenti Bağdat’da yerel futbolseverlerin toplanarak futbol maçlarını izlediği futbol temalı bir kafeye yapmış olduğu silahlı saldırı sonucu 14 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu saldırının yankıları devam ederken, yine başkentte bulunan başka bir bölgede, pazar ve çarşı gibi yoğun noktalara yapılan üç ayrı bombalı saldırı sonucu toplamda 90’dan fazla sivil yaşamını yitirmiştir. IŞİD’in gerçekleştirdiği ve uluslararası basına yansıyan son bombalı saldırısı ise Suriye’de gerçekleşti. İki ayrı kentte düzenlenen, ikisi intihar saldırısı olmak üzere toplam 7 bombalı saldırıda 100’den fazla kişinin yaşamını yitirdiği belirtilmiştir.
Yayınlanan her sayımızda değindiğimiz üzere, ne yazık ki terör olayları, bombalı saldırılar, can ve mal kayıpları yaşanmaya devam ediyor. Terörün ve şiddetin, herhangi spesifik bir kesimi hedef almadığı, dil, din, ırk ve lokasyon gözetmeden gerçekleşmeye devam ettiği bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda toplumun her kesiminin bilinçlenerek, bu tür olaylara karşı kişilerin kendini donatması hayati bir öneme sahip olacaktır.