Kamuya Açık Yerlerin Korunması

Kamuya açık veya özel, devlete ait veya ticari hangi kurum olursa olsun güvenliği sağlamak adına bazı zorlukların üstesinden gelmek zorundadır.Kamuya açık olmayan yerlerde çevre güvenliği sağlanır ve yetkili kişilerin girişleri sıkı kontroller sonrasında gerçekleşir. Ancak,kamuya açık yerlerin, hem içeriden hem dışarıdan güvenliğini sağlayabilmek için karşılaştıkları farklı zorluklar vardır.

Alışveriş merkezleri, okullar, sağlık merkezleri, stadyumlar, eğlence merkezleri ve yüksek binalar gibi kamuya açık yerlerin hem iç hem dış güvenliğinin sağlanabilmesi için mantıklı bir güvenlik programı olmak zorundadır. Kamuya açık alanlarda sıkı giriş kontrolü olması gereken yerler de vardır. Özel, yarı özel ve ortak yürüme alanları, lavabolar ve ofisler gibi kamu alanı olan yerler bir aradadır. Burada bahsedilen açık alan kategorisindeki her yer, en az bir kez, gelen ziyaretçiler tarafından tehdide maruz kalmışlardır. Geçmişte,kamuya açık yerlerde gerçekleşen birçok saldırı ve şiddet eylemi olmuştur.

Terör tehdidi, kamu bilincinde önemli bir yere sahiptir ve tehdit seviyeleri dinamik olarak dünya çapındaki güncel olaylardan etkilenir. Mülk sahibi kişiler, sahip oldukları arazinin halka açık kısımlarını ziyarete gelen kişilerin güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler. Güvenlik, durumsal bir disiplindir ve tek bir kalıba sığmaz. Çoğu güvenlik programının amacı, suçun işlenme ihtimalini, ortamdaki tehditle orantılı şekilde azaltmaya çalışmaktır. Bu doğrultuda en az 2 sebep yüzünden periyodik güvenlik değerlendirmesi yapılması tavsiye edilmektedir; ilk sebep, tehdidin bulunduğu ortam zaman içinde değişikliğe uğramış olabilir.Diğer bir sebep ise, güvenlik teknolojisinin hızlı gelişmesi sonucu 3 sene önce bulunmayan daha yeni ve daha etkili çözümler geliştirilmiş olmasıdır.
Tehdidin bulunduğu çevrenin değişime uğraması ve güvenlik teknolojilerinin ve yöntemlerinin hızlı şekilde gelişmesi dolayısıyla, 3 yılda bir olacak şekilde, kapsamlı bir güvenlik değerlendirmesi yapılması ve bununla bağlantılı olarak gerekli olduğu takdirde yenileme ve geliştirme uygulamalarının yapılması gerektiği düşünülmektedir. Kamuya açık yerler sadece yeterli düzeyde korunmamalı, aynı zamanda halk tarafından da o yerler güvenli olarak algılanmalıdır. İnsanlar daha çok, güvenli olduğunu düşündükleri alışveriş merkezlerine gitmeyi tercih ederler. Aileler de aynı şekilde çocuklarını, güvenli olduğunu düşündükleri okullara göndermeyi tercih ederler.
Etkili bir güvenlik programının katmanlı olması gerekmektedir.

Korunması hedeflenen yerin değeri ve o yere karşı bulunan tehdit seviyesine göre belirlenecek bir çok katman vardır. Yüksek değerli hedefler için, kişiler ya da kurumlar daha detaylı bir güvenlik uygulaması talep ederler. Yanda gösterilen grafiğe göre, yüksek değeri olan 1.katman için, değeri daha düşük olan 6.katmandan daha ayrıntılı bir güvenlik uygulaması gereklidir. Grafik aynı zamanda, tüm bölge için bütün güvenlik katmanlarının kullanılmasına gerek olmadığını da göstermektedir. Güvenlik uygulamasının yoğunluğu, korunan yerin ve o yere karşı bulunan tehdidin seviyesine göre belirlenmektedir.
Kamuya açık yerler nasıl daha güvenli hale getirilebilir?
“Nereye gittiğini bilmeden önce, nerede olduğunu görmelisin.”
Hastaneleri, alışveriş merkezlerini, okulları ve eğlence merkezlerini güvenli hale getirmenin ilk adımı, tarafsız bir güvenlik değerlendirmesi yapmaktır. Çünkü, güvenlik, durumsal bir disiplindir ve aynı amaç için geliştirilmiş 2 ayrı güvenlik planı birçok farklılık gösterecektir. Hedefler evrensel olabilir ama bu hedefleri gerçekleştirme yöntemleri duruma göre belirlenmelidir. Güvenlik programının durumsal doğasını belirleyen bazı faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz;

 Korunacak yerin bulunduğu çevre, konum
 Suç tehdidinin bulunduğu çevreyle ilgili parametreler
 Yerel kanunların niteliği ve desteği Sosyo-ekonomik çevre
 Mimari dizayn
 Müşterilerin sosyolojisi
 Korunacak yerin tarihçesi

Bu ve bunun gibi diğer sebepler dolayısıyla atılacak en iyi ilk adım, kapsamlı bir güvenlik değerlendirmesi yapmaktır.
Güvenlik değerlendirmesi süreci, aynı zamanda, rastgele seçilen yöntemlere göre maliyet açısından da daha uygun ve daha etkili olacak yöntemi bulma ve uygulama konusunda faydalı olacaktır. Bu değerlendirmeyi yapmadan korunacak yerlerin az veya çok risk altında bulunan tüm birimlerine aynı seviyede güvenlik sağlamak, iş gücü ve bütçe açısından dezavantaj yaratacaktır. Burada vurgulanmak istenen yöntem, korunacak yerin tehdit seviyesine göre ayrılması ve ayrı seviyelerde güvenlik gerektiren yerlere gerekli korumanın sağlanarak, daha efektif hale getirilmesidir.
Örneğin,2 ayrı ekip tarafından gerçekleştirilen 2 ayrı güvenlik katmanı oluşturduğumuzu düşünelim. İlk ekip, tehdidi azaltmaya ve caydırıcı olmaya çalışmakla görevli birinci katman güvenlik ekibi olacaktır. Bu kişiler, kurumun standart güvenlik memurlarından oluşan bir grup olabilir. Bu memurların yüksek seviyede tespit eğitimi almalarına gerek olmamasına rağmen, gözetim ve tarama yaparak caydırıcı olma konusunda eğitilmiş olmaları gerekmektedir. Bu ekip,giriş-çıkış kontrolleri, devriye, yönlendirme gibi daha geleneksel dış güvenlik uygulamalarını yürütmekten sorumlu güvenlik memurları olacaktır. Bu ekibimiz binanın dış-çevre güvenliğini sağlarken, teknik açıdan eğitilmiş ve daha kapsamlı güvenlik uygulamaları gerçekleştirmekle görevli diğer ekibimiz de binanın iç güvenliğinin sağlanmasında görevli olacaktır. Böylece, korunacak bölgenin çevresel koşulları göz önünde bulundurularak, aynı zamanda katmanlı bir güvenlik programı uygulanması sayesinde her kurum veya yerleşke bulunduğu çevreye göre kendi güvenlik stratejisini oluşturabilir ve başka alanlarda kullanılan geleneksel yöntemlerden kurtularak, kendi bütçe ve kaynaklarından daha etkili şekilde faydalanabileceği efektif bir koruma sağlayabilir.

Kaynak: Ami Toben, Surveillance Detection And Mitigation For Facilities And Campuses & William H. Nesbitt CPP, President of Security Management Services International, Inc. ,The Challenge Of Securıng Publıc Access Facılıtıes

Bina ve Tesis Güvenliğinde Akılcı Olmak

Mali’nin başkenti Bamako’da yaşanan otel saldırısı, tüm dünyada ses getirirken başta oteller olmak üzere tüm bina ve tesislerin güvenliği ile ilgili mevcut uygulamaların etkinliğinin sorgulanmasına sebep oldu. Ancak, herhangi bir güvenlik görevlisinin, diplomatik plakaya sahip bir araçla gerçekleştirilen saldırıyı engellemesini ya da saldırganları etkisiz hale getirmesini beklemek makul ve gerçekçi olmaz. O halde daha iyi güvenlik sağlamak adına otelleri,bina ve tesisleri bir nevi “kaleler” haline mi getirmeliyiz? Tabii ki hayır. Bu tür saldırı olaylarının gerçekleşme riskini ve yarattığı hasar ve zayiatı azaltmamızı sağlayacak uygulamalar bulunmaktadır.
Bu yazımızda, tüm sektör yöneticilerinin göz önünde bulundurmaları gereken iki önemli güvenlik konseptinden -Tespit Etme, Önleme ve Kontrol Altına Alma- bahsedeceğiz.
Bina ve Tesis Güvenliğinde Katmanların Önemi
Çeşitli katmanlardan oluşan bir güvenlik uygulaması, icra edildiği tesis ne olursa olsun etkinlik açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu katmanları mülk sınırı, dış çevre, iç çevre, tesisin dış kısmı ve iç kısmı olarak sınıflandırmak mümkün. Bu katmanların her biri, birçok tehdit ve risk ile karşı karşıya kalabilir. Fakat zekice tasarlanmış bir güvenlik programı, tüm bu katmanları proaktif bir şekilde gözeterek, muhtemel tehditleri ortadan kaldırmanıza ve çalışanlar ile birlikte misafirlerinizin de güvenliğini sağlamanıza yardımcı olacaktır.
Mülk sınırı olarak adlandırdığımız en dış katman, güvenliğin istihbarat toplama noktası olarak kullanıldığında tesisinizi koruyan bir şemsiye olarak düşünülebilir. İdeal bir dünyada bu şemsiye, dışarıdan gelecek tehditleri önceden tespit edip saldırganları aksiyon almadan etkisiz hale getirmenize yardımcı olacaktır. Ancak ne yazık ki ideal bir dünyada yaşamıyoruz ve mülk sınırı güvenliği çoğunlukla ihmal ediliyor. Teknolojik gözetim yolu ile tespit uygulaması bu ihmalkârlığı ortadan kaldırmak adına iyi bir başlangıç olabilir.

Mülk Sınırında Gözetim ve Tespit
Mülk sınırı çevresinde karşılaşılan en temel tehdit, saldırganların tesis hakkında bilgi toplama amacıyla yaptıkları gözetim olarak karşımıza çıkıyor.Terorist saldırıların sonrasında yapılan incelemeler, saldırılar gerçekleştirilmeden önce teroristlerin hedef hakkında istihbarat topladığını kanıtlıyor. Saldırganların gözetim yapmalarındaki temel amaç, hedef hakkında bilgi toplayarak hedefin güçlü ve zayıf yanlarını analiz etmektir. Bu sayede, saldırılarını kendileri için kolay ve başarılı hale getirecek yöntemi belirlemektedirler. Bir otelin karşısında, araç içerisinde bekleyen ve otelin fotoğraflarını çeken kişi veya kişiler sizce ne yapıyor olabilir? Peki ya bina çevresinde turlayan ve giriş noktaları ile güvenlik kameraları hakkında notlar tutan bir kişi? Güvenlik katmanının bu noktası, potansiyel bir atağı durdurmanız için en ideal aşama olacaktır.
Saldırganların ataklarını dağın tepesinden yuvarlanmaya başlayan bir kartopu gibi düşünün. Kartopu yuvarlandıkça hız ve ivme kazanıp yıkım gücü artacak ve durdurulması imkansız bir hal alacaktır. Çığ altında kalmaktan kurtulmanın en kolay ve güvenli yolu, kartopunu daha yuvarlanmaya başlamadan yok etmektir. Yani, güvenlik bilinci ile konuşacak olursak; mevcut tehdidi mümkün olan en erken sürede ve hedeften en uzak noktada durdurmalıyız. Buradan yola çıkarak gözetim ve tespit metodunun güvenlik uygulamalarında ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu söylemek doğru olacaktır. Dolayısıyla, personelin gerekli eğitimleri alması ve bu yönde bilinçlenmesi, potansiyel tehditleri oluşmadan tespit etme ve önleme adına yardımcı olacaktır.
Sistem Testlerine ve Bilgi Toplamalarına Karşı Dikkatli Olun
Saldırganların bir diğer taktiği de saldırılarını gerçekleştirmeden önce hedef üzerinde prova yapmalarıdır. Tesisin giriş noktasına aracı ile gelip, görevliler ile muhabbet ederek giriş yapılması yasak bölgelere geçmeye çalışılması. Restoran rezervasyonu ya da toplantı bahanesi ile binaya giriş yapılmaya çalışılması. Her iki durum da oldukça masum görünüyor değil mi?

Hatta ikinci örnek, özellikle bir otele giriş için son derece geçerli bir sebep. Fakat bu tür masum teşebbüsler, aslında saldırganların tesisinizde tam olarak nasıl bir güvenlik uygulaması olduğunu tespit etmek için hazırladıkları göstermelik bir hikâye olabilir. Hatta, sıradan bir ayaküstü muhabbet ile bile binada metal detektör veya x-ray olup olmadığını, tesis genelinde kaç tane güvenlik personelinin çalıştığını, silahlı güvenlik görevlisinin olup olmadığını ve güvenlik kontrollerinin ne kadar etkin olduğunu bile öğrenebilirler.
Saldırganlar bilgi toplama konusunda farklı teknikler kullanabilirler; örneğin, otele konaklamak üzere gelen bir misafirmiş gibi giriş yaparak, güvenlik personeli ve uygulamaları hakkında önemli bilgiler edinebilirler. Hatta , kendi adamlarını otele çalışan olarak yerleştirip, otel hakkında ne kadar değerli ve önemli bilgi varsa hepsini elde edebilirler.
Açıkçası,bu sızıntıları tespit etmenizi sağlayacak özel bir işaret yok. Bu noktada da yine eğitim karşımıza çıkıyor. Hem de bu defa hiç olmadığı kadar ciddi bir öneme sahip. Personelinizin karşılaştığı şüpheli durumları ya da kişileri tespit edebilmesi, tespit ettiği şüpheli işaretleri yorumlayıp güvenlik konsepti ile ilişkilendirebilmesi tesisiniz için hayati bir öneme sahip. İşyerinize ziyarete gelen bir kişi ya da otele konaklamaya gelen bir misafir, davranışlarından dolayı güvenlik görevlisine ya da resepsiyon çalışanına güven vermiyorsa ya da tesisinizin standart misafir profiline uymuyorsa, güvenlik müdürü derhal bilgilendirilmelidir.
Tabii ki bu noktalara dikkat ediyorken asıl tehdidin personelin kendisinden de gelebileceğini unutmayın ve işe alım süreçlerinizi bu durumu göz önüne alarak revize edin.
Önleme ve Kontrol Altına Alma
Saldırganların harekete geçmeleri halinde personelin de derhal acil duruma geçmesi gerekmektedir. Mantık son derece basit: Saldırganları etkisiz hale getir.
Etkisiz hale getirmek, direkt olarak yok etmek anlamına gelmiyor. Önleme ve kontrol altına almanın en temel amacı, saldırganların tehlike arz etmediği bir durum yaratmaktır. Saldırganları tek başlarına bir odada kilitli tutmak, etkisiz hale getirmenin en güzel örneği olabilir. Saldırı gerçekleşmeden misafirleri ve personeli tahliye etmek ise saldırının kendisini etkisiz hale getirmenize örnek olarak gösterilebilir.

Saldırganın yok edilmesi ya da yaralanması da pek tabii etkisiz hale getirmek anlamına gelebilir. Fakat dünya genelinde birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de güvenlik personeli görevlerini çoğunlukla silahsız olarak icra etmektedirler. Bu nedenle personelin silahlı saldırganları fiziki olarak etkisiz hale getirmeleri neredeyse imkansız bir hal alıyor. Dolayısıyla, saldırganlar ve potansiyel kurbanlar arasında zaman ve mesafe farkı yaratmak alınacak en iyi aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.
Personel, Teknoloji ve Prosedürler Aracılığı ile Zaman ve Mekan Bariyeri Yaratmak
Saldırıyı önleme ve kontrol altına alma metodunun en temel prensibi, saldırganlar ve potansiyel kurbanlar arasında zaman ve mesafe farkı yaratmaktır. Saldırganlar kurbanlarına ulaşmak için ne kadar çok zaman harcarlar ise; kolluk kuvvetlerinin olay yerine ulaşması ve saldırganları etkisiz hale getirmesi ve kurbanların saldırıdan kurtulma şansı o kadar artar. Güvenlik personelinin silahlı olduğu durumlarda ise bu zaman farkı, saldırganlara karşılık vermek için kendilerine müthiş bir avantaj sağlayacaktır. Zaman ve mesafe farkı yaratmak için tesis içerisine ve çevresine uygun şekilde konuşlandırılmış bariyerler, çitler ya da giriş kapıları kullanılabilir.
Tüm bunlara ek olarak kilit altına alma prosedürünün hayati önemi de unutulmamalıdır. Bina içerisindeki personelin dışarıdan bir patlama ya da silah sesi duyması halinde, binanın tüm giriş çıkışlarını kapatması saldırganların içeri girmesini engelleyecektir. Bu senaryoda saldırganlar otele kapıları kırarak girmeye çalışsalar bile, bu durum saldırganlar ve içeride bulunanlar arasında zaman farkı yaratacaktır. Unutulmamalıdır ki, saldırganların potansiyel kurbanlar ile karşılaşmasının geciktiği her an, kaçma ve hayatta kalma şansının katlanarak yükselmesi demektir. Sunduğunuz hizmeti olumsuz yönde etkilemeden de uygulayabileceğiniz birçok kilit altına alma yöntemi mevcut. Bu konuda profesyonel bir yardım almanız, gerek tesisin gerekse personel ve konukların korunması konusunda son derece faydalı olabilir.

Acil Durum Prosedürleri ve Eğitim
Personelin aldığı eğitim, acil bir durum yaşanması halinde sahip olduğunuz en önemli güvenlik uygulamasıdır.Takdir edersiniz ki silahlı bir saldırganı etkisiz hale getirecek bir kamera sistemi bulunmamaktadır. Ya da hiçbir kilit sistemi sizi saldırganlardan sonsuza kadar korumaya yardımcı olmayacaktır. Peki, sahip olduğunuz acil çıkışlar, konuklarınızı güvenli bir noktaya götürmek için gerekli direktifleri verebilir mi? Yalnızca eksiksiz bir şekilde eğitimini almış bir personel, bu saydıklarımızı ve daha fazlasını yerine getirerek, kritik bir saldırı anında etkin bir şekilde güvenlik sağlayabilir.
Birçok güvenlik personeli, silah veya patlayıcıyı nasıl tespit edeceğini biliyor olabilir. Fakat tespit ettiklerinde ne yapacakları konusunda fikir sahibi olan personel sayısı gerçekten çok az. Temizlik personeli, teknisyen ya da güvenlik personeli, saldırı anında kim olduğunuz ya da ne iş yaptığınız hiç önemli değil. Önemli olan tek şey, saldırı anında ne yapacağınızı ve nasıl tepki vereceğinizi biliyor olmanız. Acil durum prosedürleri, yeri unutulmuş bir dosya odasının raflarında saklanmamalı. Bu prosedürler kesinlikle her an ulaşabileceğiniz bir noktada bulunmalıdır. Daha da önemlisi, tüm personelin bu prosedürleri biliyor olması ve uygulamaya hazır olması gerekmektedir. Bu durumun sağlanması için ihtiyacınız olan tek şey ise sürekliliğini yitirmeyen etkin bir eğitim sürecidir. Etkin bir eğitim ile kast ettiğimiz nokta ise kesinlikle konferans odanızda yapacağınız yarım saatlik bir ders değil. Bu noktada önemli olan yalnızca eğitimin verilmesi ve personelin tam anlamıyla bu eğitimi anlaması değil, ayrıca eğitimde öğrendiklerini gerçek hayatta uygulayabiliyor olmasıdır. Saldırı anında, uygun şekilde eğitilmiş bir personel, silahlı kişiler bu noktaya ulaşmadan sorunsuz bir şekilde tahliye edebilir. Stres seviyesinin yüksek olduğu ve masum insanların hayatlarının tehlikede olduğu bu tür durumlarda, gerekli eğitimleri almamış personelin doğru şekilde hareket etmesini beklemek kesinlikle mantıklı olmayacaktır.
Tabii ki bina/tesis güvenliğini sağlamanız için bu makaleden daha fazlasına ihtiyacınız var. Fakat saldırıların da hız kesmeden devam ettiğini göz önüne alırsak, radikal kararların alınması yadsınamaz bir gerçek. Bu bağlamda insanları güvende olduklarına inandıran, fakat yalnızca görüntüden ibaret olan güvenlik anlayışını bırakmamız, personel ve konukları gerçekten güvende tutacağımız daha akılcı ve gerçekçi bir güvenlik bilincine sahip olmamız gerekmektedir.

Kaynak: Mac Segal, Senior Security and Safety Consultant /http://www.assolution.com

2016 Yılı Ocak Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

2015 yılının sonlandırdığımız geçtiğimiz ay içerisinde, hem ulusal hem uluslararası boyutlarda birçok terör saldırısı gerçekleşti ve gündem haberlerinde yerini aldı. Uzun süredir çatışma ortamının devam ettiği Cizre ilçesinde bir uzman çavuş, teröristlerin roketatarlı saldırısı sonucu şehit düştü. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleri ile Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bölücü terör örgütü üyelerine yönelik sürdürülen operasyonlarda, 18 teröristin etkisiz hale getirildiği bildirilirken, bu olaydan bağımsız olarak Şırnak’ın İdil ilçesinde hendek ve barikatların bulunduğu Yeni Mahalle’de meydana gelen LPG tüpü patlamasında 3 kişinin hayatını kaybetmesi üzerine bölgede güvenlik güçleri ile teröristler arasında çatışma yaşandı. Tüm bu olayların yanısıra Türk Silahlı Kuvvetleri, Cizre’nin 3 stratejik bölgesinde terör örgüt PKK’ya karşı operasyon düzenleyerek, bir teröristi daha etkisiz hale getirdi. Olaylar esnasında Şırnak valiliği tarafından Cizre ve Silopi’de ilan edilen sokağa çıkma yasağı devam ederken ilçeden silah ve patlama sesleri yükselmeye devam etti ve yoğun çatışmalar yaşandı. Durum üzerine ilçeye giriş ve çıkışlar kapatıldı. Öte yandan, ilçeden ayrılmak isteyen bazı vatandaşlara terör örgütü üyelerinin izin vermediği, teröristlerin bazı evleri ateşe verdiği kayıtlar arasında yerini aldı. Ülke gündemi sıcaklığını korurken Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinin ardından bu durumu protesto etmek amacıyla toplanan kitleye polis havaya ateş ederek ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Grubun da polise taşlı saldırıda bulunması üzerine çıkan olaylarda iki kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Bu olaylar ardından, Bitlis’te PKK’lı teröristlerce el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu 1 askerin şehit olduğu ve 9 askerin yaralandığı öğrenilirken, Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki çatışmalarda yanarak ağır hasar gören Kurşunlu Camii yakınlarında tuzaklanan bir bombayı etkisiz hale getirmeye çalışan Haydar Çetin adlı polis memuru, uzaktan açılan ateşle şehit düştü.

Ülke gündemi sıcaklığını korurken, benzer saldırı haberleri küresel basında da yer almaya devam etti. İstihbarat merkezlerinin edindiği bilgilere göre, IŞİD’in intihar timini Libya üzerinden İtalya’ya gönderdiği ve saldırı hazırlığında olduğu öğrenildi. Suriye‘de, kontrolü altındaki çatışma bölgelerine yönelik koalisyon güçlerinin hava saldırıları sonrasında misilleme eylemlerine başlayan, Paris‘te eş zamanlı eylemlerle son yılların en büyük terör saldırısını düzenleyen terör örgütü IŞİD‘in, yılbaşı ya da yeni yıla yakın günlerde Avrupa‘da büyük bir eylem hazırlığı yaptığı öğrenildi. IŞİD‘in son dönemde eylemlerinin arttırması nedeniyle çatışma bölgelerindeki faaliyetlerini yoğunlaştıran istihbarat birimleri, örgütün henüz Avrupa‘da yerleri tam olarak belirlenemeyen kiliselerle, eğlence amacıyla toplanılan yerleri hedef aldığı ve intihar saldırısı düzenlemeyi amaçladığını bildirdi.

Afganistan’ın Kandahar kentinde Taliban adlı terör örgütünün, Kandahar havaalanı kompleksine saldırı düzenlediği kaydedildi. Saldırı ardından çıkan çatışmalarda 10 asker, 2 polis ve 38 sivil olmak üzere ölü sayısının 50’ye ulaştığı bildirildi. Bakanlık, 37 kişinin yaralandığını ve 11 Taliban militanının da öldürüldüğünü belirtti. Tüm bu olayların yanısıra, basına yansıyan ABD’nin California eyaletinin San Bernardino kentindeki bir engelli merkezinde maskeli 3 saldırganın uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırı haberi ile gündem sarsıldı. Olayda 14 kişi hayatını kaybederken 18 kişinin de yaralandığı, edinilen bilgiler arasındaydı. Saldırıyı gerçekleştirdikten sonra siyah bir araçla olay yerinden kaçmaya çalışan saldırganların yolunun polis tarafından kesildiği ve çıkan çatışmada, 2 saldırganın öldürüldüğü belirtildi. Bu saldırılar dünya genelinde etkisini sürdürürken, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Somali’nin başkenti Mogadişu’da görev yapan bir personelinin silahlı saldırıda öldürüldüğü öğrenildi. BMMYK’dan yapılan açıklamada, “Amina Noor Mohamed” isimli personelin, içinde bulunduğu araca ateş açılması sonucu hayatını kaybettiği ifade edildi. Silahlı saldırıda başka bir insani yardım kuruluşu için çalışan ve aracı kullanan kişinin de hayatını kaybettiği belirtildi.

Ne yazık ki ulusal ve uluslararası boyutlarda mücadele ettiğimiz terör olayları dur durak bilmeden devam etmekte. Bu bağlamda, teröristlerin gerçekleştirmeye çalıştığı halka korku salarak düzeni ve huzuru bozma amaçlarını gerçekleştirmelerine göz yummak ve karşı koymamak, huzur ve barış ortamının sağlanmasında büyük engel teşkil etmektedir. Bu sebeple etrafımızda olup bitenlerin farkında olmamız ve birer birey olarak gerekli hassasiyeti göstererek bilinçlenmemiz, toplumsal düzenin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.