Güvenlik Görevlisine En Son Ne Zaman Teşekkür Ettiniz?

Çoğu stratejide teşekkür etmenin öneminden bahsedilmez çünkü yöneticiler bir çalışanın teşekkür edilmekten daha büyük şeyler beklediğini düşünür. Ama gerçekte, yapılan işten memnun olduğunuzu en iyi şekilde, basit jest-mimik ve ifadeler kullanarak gösterebilirsiniz. Çalışana bağlı olarak, topluluk, diğer çalışanlar ve müşterilerin önünde edilen teşekkür en iyisidir.

İyi bir güvenlik memuruna teşekkür etmek temelde 2 fayda sağlar. Birincisi, sizin, çalışanın belli başarılarını, davranışlarını ve aldığı aksiyonları fark ettiğinizi gösterir, ikinci olarak fark ettiğiniz bu durumları takdir ettiğinizi gösterir.
Teşekkür etmenin onlarca faydası vardır. Birkaçı şunlardır;

Sirkülasyonu azaltır; Çalışanlarınız takdir edildiklerini anladıkları zaman, yeni eleman almak ve eğitmek için yapmış olacağınız masrafları da azaltmış olursunuz.

Moral yükseltir; Güvenlik görevlisi olmak bazen çok da hoşlanılmayan ve bıkkınlık yaratan bir durum olabilir. Bu durumlarda, çalışanlar işlerini önemsemekten vazgeçerler. Çalışanlarınızı düzenli olarak fark etmek ve anlayabilmek üzerine kurulan bir sistem geliştirerek çalışanlardaki bıkkınlığı azaltarak, daha motive olmalarını ve işlerini önemsemelerini sağlayabilirsiniz.

Sadakati arttırır; Çalışanlarına teşekkür etme alışkanlığı olmayan birçok güvenlik şirketi vardır. İyi bir çalışanı fark eden ve takdir eden bir şirket olarak, çalışanlarınızın işlerine bağlılığını arttırarak sirkülasyonu azaltabilirsiniz.
İlişkileri geliştirir; İyi bir çalışan ile şirketiniz ya da müşteriniz arasındaki ilişkiyi geliştirmek,iyi bir hizmet vermek adına gerekli bir etmendir. Çalışan ve şirket ya da müşteri arasında iyi bir ilişki var ise, çalışan kendinden beklenilenin üzerine çıkma eğiliminde olur.

İyi çalışanı fark ederek ve takdir ederek, aslında herkes için bir kazan-kazan durumu yaratmış olursunuz. Çalışanlarınız müşteriye odaklandıklarında, iş tanımlarının gerektirdiği sorumluluklarının ötesinde daha iyi bir hizmet verebilmek için, daha çok çaba gösterirler.

Kaynak: Courtney Sparkman / OfficerReports.Com

Daha Etkili Güvenlik Kontrol Noktası

Birçok kişiye göre; “geçiş kontrol sistemleri” ifadesi kart okuyuculardan gelen “bip” sesi, kırmızı ışıkların yeşile dönmesi, kilitli kapı ya da turnikelerin açılmasından ibarettir. Oysa ki, “geçiş kontrolü” güvenlik personelinin en önemli görevlerinden biridir. Temel prensip, sınırlandırılmış ya da kontrollü bölgeye yetkisiz kişilerin geçişini kontrol etmektir. Her ne kadar teknolojik sistemler ile desteklense de,geçiş kontrolünde insan faktörü göz ardı edilemez.Bu nedenle güvenlik personelinin yetkinliği hayati önem arz etmektedir.Bu yetkinliği sağlamanın da en doğru yolu, personelin düzenli olarak bu konuda eğitilmesi ve bilgilendirilmesidir.
Geçiş kontrolünün dinamikleri düşünüldüğünde,genel olarak, güvenlik görevlisi ve/ya resepsiyon görevlisi ile ziyaretçi arasında gerçekleşen soru-cevap şeklinde geçen bir konuşma,kimlik,randevu teyidi ve ziyaretçi listelerinin kontrolü gibi sözlü ve görsel bir etkileşim resmedilir.Bu süreç,kontrol bölgesinin girişinde ve görevli ile ziyaretçi arasında yakın mesafeden uygulanan bir işlem olarak algılanmaktadır. Her ne kadar bu süreç geçiş kontrolünün en kritik kısmını oluştursa da, aslında sadece en son kısmıdır.

kontrolünün aşamaları çok detaylı değerlendirilmelidir.Özellikle,geçiş kontrolünün ne zaman ve hangi aşamada başlaması gerektiği önemli bir husustur.Ziyaretçinin risk değerlendirmesi, kontrol noktasına başvurduğunda değil, kişinin ilk göründüğü andan ve mesafeden itibaren yapılmaya başlanmalıdır.Bu sayede güvenlik personeli aksiyon almak için son derece değerli bir zaman ve mesafeye sahip olacaktır.Bu bağlamda da, kontrol noktasının konumuna göre, güvenlik görevlisi ve resepsiyon görevlisinin en geniş açıya sahip olabilecek şekilde konuşlandırılması önem arz etmektedir.
Güvenlik görevlisinin, kontrollü geçiş noktasına doğru yaklaşan kişiyi ilk görüş anından itibaren, gözlemlemesi gereken iki önemli görsel faktör bulunmaktadır. Bu faktörler; kişinin giysilerinin, taşıdığı çanta veya eşyaların oluşturduğu dış görünüş ile kişinin hareket ve davranışlarının, çevre ile olan etkileşiminin ve tutumunun oluşturduğu beden dilidir.

Elbette,herhangi bir durum hakkında şüpheli durum tespiti yapmadan önce beden dili ve dış görünüşün, bulunulan ortamın içeriğine göre değerlendirilmesi gerekliliği göz ardı edilmemelidir.Keza,gündüz vakti belli bir ortamda şüpheli görünen bir durum, gece vakti başka bir ortamda normal görünebilir.
Ziyaretçi ile görevli arasındaki mesafe azaldıkça; yapılan değerlendirme daha net ve detaylı bir hal alacaktır. Ziyaretçinin ilk görüldüğü esnada güvenlik görevlisinin belirtilen faktörleri ele alarak değerlendirmeye başlaması, kişi yaklaştıkça dikkat edilecek küçük ayrıntılardaki mevcut diğer şüpheli durumların tespit edilmesinde büyük bir rol oynayacaktır. Giysi ceplerinde bulunan aşırı boyuttaki şişkinlikler, çantaların aranması durumunda içerikleri, kimlik kartının görüntüsü ya da kişinin terlemesi,hızlı nefes alması,kızarması gibi gerginlik belirtileri olarak örnekleyebileceğimiz,yalnızca kısa mesafeden incelendiğinde tespit edilebilecek durumlar, dış görünüş ve beden dili değerlendirmesi ile bir bütün halinde incelenmesi gereken bulgulardır. Dış görünüş ve beden dili faktörlerini çerçeve olarak ele aldığımızda, diğer küçük ayrıntılar çerçevenin içini dolduran resim olarak değerlendirilebilir.

Herhangi şüpheli bir durumun ya da nesnenin tespitinde, güvenlik görevlisinin temelde iki soru aklına gelmelidir; “Kişiyle ilgili tespit edilen bu durum ne anlama geliyor,neden bu şekilde davranıyor ya da tespit edilen bu nesneyi ne amaçla taşıyor?” ve “Kişinin bu durumu ile ilgili motivasyonu ne olabilir?”.

Güvenlik personeli tespit ettiği ve gördüğü her şey hakkında soru sormalıdır. Tüm cevapları alamayabilir belki ancak yine de her bir ayrıntı ziyaretçi hakkında bir fikir sahibi olmasına ve durumu anlamlandırmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle görevli ne kadar çok şey görür ve kendisine o kadar çok soru sorarsa daha geniş bir değerlendirme yapma imkanı olacaktır.Bu sayede olan biten ile ilgili daha sağlıklı ve daha net bir çıkarım yaparak, bölgeyi güvenli halde tutmak adına gerekli aksiyonu da alabilecektir.
Kişiye soru sorarken her zaman günlük genel sorularla başlanmalıdır; “Nasılsınız?”, “Size nasıl yardımcı olabilirim” gibi.Cevaplara uygun olarak ve karşı tarafı rahatsız etmeden daha detaylı sorulara geçilmelidir.Aynı zamanda kimlik kontrolü gerektiren durumlarda ise güvenlik görevlilerinin dikkat etmesi gereken birçok faktör vardır.Bu noktada kimlik kartlarının özelliklerine hakim olmak ve doğru karşılaştırmayı yapabilmek adına kişiye odaklanmak önem arz etmedir.Kimlik kartında veya kişiyle eşleşmesinde sorun olduğu düşünülüyorsa bazı sorgulama teknikleri kullanılması gerekecektir.Bu sorgulamanın ve kimlik doğrulamasının yapılabilmesi adına, güvenlik görevlilerinin mutlaka Kimlik Kartı Kontrolü, Resmi Belgelerde Sahtecilik,Şüpheli Davranış Analizi ve Güvenlik Mülakatı gibi ilgili eğitimleri almaları ve düzenli aralıklarla da bu eğitimlerinin pekiştirilmesinin sağlanması önerilmektedir.

Kaynak: Security Magazine,Ami Toben

2015 Yılı Ağustos Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülke gündemi, seçim sonrası oluşan belirsiz atmosfer çevresinde seyrederken, 20 Temmuz 2015’de gerçekleşen Suruç katliamı sonrası son derece yoğun ve sıcak bir hal aldı.

20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD tarafından gerçekleştirilen intihar saldırısı, 32 kişinin hayatını yitirmesi ve 100’den fazla sivilin yaralanması ile sonuçlandı.Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun, Kobani’nin yeniden inşa edilmesi projesine yönelik başlattığı yardım kampanyası ile ilgili yaptığı basın toplantısı esnasında gerçekleşen canlı bomba saldırısı,  IŞİD tarafından üstlenilmiştir.

Katliamın gerçekleşmesinden iki gün sonra, bu kez, Şanlıurfa kentinin Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru, birlikte ikamet ettikleri evlerinde öldürüldü. PKK,yapmış olduğu açıklamada, öldürülen polislerin IŞİD örgütü ile bağlantısı olduğunu ve Suruç Katliamına misilleme olarak cinayetleri gerçekleştirdiklerini ifade etmiştir.

Bu olayların etkisi devam ederken, 23 Temmuz 2015 tarihinde, IŞİD örgütünün Suriye’den başlattığı ateşli saldırı sonucunda, Kilis’te devriye görevi yapan bir astsubayın şehit olması ile birlikte TSK operasyon başlatma kararı aldı. Aynı günün gecesinde, 4 savaş uçağı, Suriye’deki IŞİD mevzilerini bombaladı. Bu operasyonun ardından yapılan ikinci dalga saldırıda, Suriye bölgesine ek olarak Kuzey Irak bölgesinde bulunan birçok PKK kamplarının bombalanması ile Türkiye, eş zamanlı operasyonlara devam edeceğinin mesajını verdi.

Bu sıcak gelişmelerin ardından ülke gündemi tamamen terör üzerine kurulu bir hal aldı ve 25 Temmuz 2015 tarihinde Diyarbakır Lice’de askeri konvoya düzenlenen saldırı sonucunda 2 asker şehit edildi. TSK, Kuzey Irak ve Suriye’ye 3. ve 4. dalga operasyonlarını başlattı,sınır bölgesinden de yerden top ateşi ile operasyona destek verildi. Askeri saldırılar ile birlikte, Türkiye genelinde de 24 Temmuz itibari ile yaklaşık 10000 polis memurunun görev aldığı geniş çaplı bir gözaltı operasyonu başlatıldı. 1000’i aşkın sayıda gözaltı işlemi yapılan geniş çaplı operasyonlarda, IŞİD örgütüne eleman sağladığı öne sürülen ve örgütün İstanbul’daki bir grubunun lideri olduğu bildirilen bir kişi de gözaltına alındı.

Operasyonun İstanbul kanadında çıkan çatışma sonucu DHKP-C örgüt üyesi bir kişinin hayatını yitirmesinin ardından, düzenlenmek istenen cenaze töreninde silahlı saldırıya uğrayan bir polis memuru da hayatını kaybetti.

Uzun süredir gündemde olan çözüm süreci sebebi ile silah bırakan PKK, siyasi ortamın da gerilmesini fırsat bilerek,operasyonlara misilleme amacı ile ülke genelinde birçok yerde silahlı saldırılara başladı. Hakkari Şemdinli’de sivil olarak teröristlerce takip edilen askeri personel, silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırının bir gün ardından, PKK, Mardin’de bulunan bir ilçe kaymakam binasına sabaha karşı roketatarlı ve silahlı saldırıda bulundu. Yine Mardin’in Nusaybin kentinde polis ekiplerine karşı düzenlenen silahlı ve bombalı saldırılar sonucu çıkan çatışmada, bir teröristin ölü olarak ele geçirildiği, bir diğerinin ise teslim olduğu bildirildi. Farklı bir silahlı saldırı ise Erzurum’da bulunan ilçe emniyet müdürlüğü binasına yapıldı. Güvenlik güçleri, saldırıya derhal karşılık verirken, herhangi bir can kaybı yaşanmadı. PKK, Şırnak’ta bulunan askeri birliklere de taciz saldırılarında bulunarak terör saçmaya devam ederken; Van şehrinden Doğubayazıt’a giden bir tırı durdurarak ateşe verdi. Bu bölgeye intikal eden güvenlik güçleri ile çatışmaya giren teröristlerin, yoğun çatışmadan dolayı kaçmak zorunda kaldığı bildirildi. Mersin’de devriye görevi yapan zırhlı polis aracına silahlı saldırı yapılırken, verilen karşılık sonucu kaçan teröristlerin ardından başlatılan arama çalışmalarında; saldırıda kullanılan silahlar ve bir adet patlamamış el bombası bulundu. Bir diğer şehit haberi ise Muş kentinden geldi. Ailesi ile birlikte kullandığı özel otomobiline açılan silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ilçe jandarma komutanı, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. PKK, Şırnak’ta bulunan askeri konvoyun yol emniyetini almak için görevlendirilen askeri birliğe ateş açtı. Yapılan silahlı saldırı sonucunda yetkililer üç askerin şehit olduğunu açıkladı. Aynı gün, İstanbul’da, Maltepe Cezaevi Askeri Koruma Taburuna silahlı saldırıda bulunuldu. Seyir halinde olan bir araçtan açılan dört el ateş sonucu herhangi bir can kaybı ya da yaralanma olmadı.

Tüm bu saldırılar ile birlikte İstanbul’un birçok noktasına yapılan bomba ihbarları ve önemli noktalarına bırakılan şüpheli paketler, ülke genelinde bir hafta içerisinde tırmanan terör olaylarının etkisini had safhaya taşıdı. Emniyet birimlerinin, yapmış olduğu yazılı ve sözlü açıklamalarda; özellikle toplu taşıma kullanımına son derece dikkat edilmesi gerektiğine ve sivil topluluğun yoğunlukta olduğu bölgelere yapılan ziyaretlerin asgari seviyede tutulması gerektiğine değinilmiştir.

IŞİD örgütü, kanlı saldırılarını Irak’ta da sürdürmeye devam etti. Ülkenin başkenti olan Bağdat’ta yaptığı iki ayrı bombalı saldırı ile 21 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan örgüt, saldırıda bomba yüklü araçlar kullandı.

Bu gelişmeler devam ederken terör, uluslararası platformda da varlığını sürdürdü. Somali’de uzun süredir etkinliğini koruyan El-Şebab örgütü, Temmuz ayı içerisinde saldırılarını arttırdı. Ülkede terör karşıtı görev alan Afrika Birliği Barış Gücü’nün askeri konvoyuna saldırıda bulunan örgüt, girilen yoğun çatışma sonucunda, onlarca kişinin yaralanmasına ve bir kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bu saldırıya ek olarak; ülkenin başkenti Mogadişu’da bulunan ve çok sayıda diplomatın konakladığı El Cezire Oteli’ne yapılan bombalı saldırıda on kişi yaşamını yitirdi ve çok sayıda sivil yaralandı.

Uluslararası bir firma, yapmış olduğu çalışmada IŞİD örgütünün asker sayısının 30000’e yaklaştığını belirtti. IŞİD ile ilgili yapılan bu araştırmada; 2014 yılından bugüne kadar geçen sürede, 700 Britanya vatandaşının örgüte katıldığı belirtildi. Bu açıklamada ayrıca; gerek savunma gerekse de saldırı anlamında örgütün en güçlü lokasyonunun, Türkiye ve Suriye ülkelerini birbirine bağlayan Halep otoban yolu olduğu belirtildi. Bu durum, ülkemizi yakından ilgilendiren bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.