Güvenlik Önlemleri Neden Yetersiz Kalır?

“Başka ne yapabilirdik? Böyle olacağını hiç düşünmezdik. Neden bizim başımıza geldi?” gibi sorular çoğunlukla büyük saldırılardan ve kayıplardan sonra akıllara gelir.
Bu sayımızda,güvenlik önlemlerinin neden sonuçsuz kaldığı ile ilgili bazı tespitleri sizlerle paylaşmak istedik.
Yöneticilerin durumu önemsememesi
Çeşitli kademelerdeki yönetim birimleri, güvenliği fazla maaliyet ve zorunlu bir gider olarak görebiliyorlar. Hatta bir güvenlik görevlisi daha işe almak veya bir güvenlik kamerası daha satın almak için bile büyük toplantılar yapılabiliyor. Bir güvenlik programı uygulamak, gerçek bir saldırıyla karşılaşana dek öncelik sırasında çok gerilerde, saldırı sonrasında ise kısa bir süreliğine gündem konularının en üstünde yer alıyor.
Çalışanların güvenlik ekibinin parçası olamamaları
Bir güvenlik programı başarısız olduğunda bunun tek sebebi programın yeterli olmaması değil, aynı zamanda kişisel sorumluluklarını yerine getiremeyen, birbirlerini ve iş yerlerini koruyamamış olan personeldir. Kapıların açık bırakılması, yabancıların giriş yetkileri olmayan yerlere girişlerinin engellenmemesi, isimliklerin takılmaması veya şüphe çeken davranışların raporlanmaması, ihmallerden bazılarıdır. Çalışanlar güvenliği sağlamanın kendi görevlerinin bir parçası değil de başkasının görevi olduğunu düşünebilirler. En güçlü, maliyeti en az, fakat en çok ihmal edilen güvenlik önlemi; tüm çalışanların işini sahiplenmesi, sorumluluk bilincinde olması, müdahil olmaları, farkında ve koruyucu olmalarıdır. Hepsi emniyet ve güvenlik ekibinin bir parçası olmalıdır.
Bizim başımıza gelmez düşüncesi
Yaşanan olaylardan sonra en çok duyulan cümlelerden biri; “Burada olacağını/Bizim başımıza geleceğini hiç düşünmezdim”dir. İnsanların düşüncesi genel olarak “Daha önce burada hiç öyle şeyler olmadı/Buralarda çok fazla suç işlenmiyor/Bizim vatandaşlarımız öyle bir şey yapmaz.” şeklindedir. Şiddet ve diğer ciddi kayıplar her yerde, hatta en nezih muhitlerde ve daha önce hiç yaşanmamış yerlerde de meydana gelebilir. En etkili güvenlik programı, proaktif yani olay olmadan önce önlemin alınması şeklinde ve ilerisini düşünecek şekilde olandır.
Varolan gerçek risklerin, güvenlik açıklarının ve tehditlerin tam olarak bilinmemesi
İşinize ve kurumunuza ne tür bir zarar gelebilir? İşinizi devam ettirmenizi, çalışanlarınızı, mal varlığınızı ve tanınırlığınızı en çok ne etkiler? Alanınızdaki benzer şirketler ne tarz bir plan uyguluyor? Bölgenizdeki suç oranı sizi nasıl etkiliyor? Kim ve ne, en büyük risk altında? Bunu önlemek, azaltmak ve karşılık vermek için nasıl haraket ediyorsunuz? Güvenlik programınız, İnsan Kaynakları, Risk Yönetimi birimleriniz ve acil durum hareket planınızla ne kadar bağlantılı? Güvenlik programınız fiyat-performans ve uygulanabilirlik açısından olabileceğinin en iyisi mi? gibi soruları periyodik olarak kendinize sormalı ve kapsamlı, ileriye dönük, objektif düşünce tarzıyla hareket ederek, güvenlik programınızı mevcut ve oluşabilecek risklerine karşı hazır tutmalısınız.
Güvenlik sadece güvenlik görevlileri ve güvenlik kameralarıdır düşüncesi
Çoğu kurumun güvenlik anlayışı, güvenlik memurları, güvenlik kameraları, giriş-çıkış kontrolü, alarmlar ve ışıklandırmalardan ibarettir. Bunlar, çok gerekli öğeler olmalarına rağmen sadece pastanın bir dilimini oluşturmaktadırlar. Bunların yanı sıra, etkili bir güvenlik programında, çalışanların eğitilmesi, güvenlik arşiv taraması, çalışanların farkındalığının arttırılması ve bilinçlendirilmesi, ziyaretçi kuralları, kolluk kuvvetleri ile olan iletişim, müdahale süreçleri ve ekipmanları, suç oranı analizi, iç ve dış iletişim sistemleri, raporlama kanalları, eski bilgilerin güncellenmesi, çevre ve bina düzenlemesi ve sistem testleri gibi öğeler de bulunmalıdır.

Saldırıdan sonra değil, önce önlem alınması
Güvenlik uygulamaları genellikle son gerçekleşen saldırıya göre planlanır. Bu duruma örnek olarak, geçmişte ayakkabısına sakladığı bomba ile uçağı patlatmaya çalışan kişiden sonra havalimanlarında ayakkabılarımızın çıkartılmasını gösterebiliriz. Fakat güvenlik, geleceği öngörerek sağlanmalıdır.

Güvenlik zafiyeti değerlendirmelerinde çalışanlarımıza ek olarak, en değerli varlıklarımızın neler olduğuna karar vermeli, bunların hangilerinin hedef olarak alınabileceğini düşünmeli, mevcut güvenlik uygulamalarımızın ve prosedürlerimizin olası bir tehdidi veya saldırıyı gerçekten önleyebilecek nitelikte olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Kaynak: Richard Sem, CPP CSC

Daha Etkili Güvenlik Kontrol Noktası

Birçok kişiye göre; “geçiş kontrol sistemleri” ifadesi kart okuyuculardan gelen “bip” sesi, kırmızı ışıkların yeşile dönmesi, kilitli kapı ya da turnikelerin açılmasından ibarettir. Oysa ki, “geçiş kontrolü” güvenlik personelinin en önemli görevlerinden biridir. Temel prensip, sınırlandırılmış ya da kontrollü bölgeye yetkisiz kişilerin geçişini kontrol etmektir. Her ne kadar teknolojik sistemler ile desteklense de,geçiş kontrolünde insan faktörü göz ardı edilemez.Bu nedenle güvenlik personelinin yetkinliği hayati önem arz etmektedir.Bu yetkinliği sağlamanın da en doğru yolu, personelin düzenli olarak bu konuda eğitilmesi ve bilgilendirilmesidir.
Geçiş kontrolünün dinamikleri düşünüldüğünde,genel olarak, güvenlik görevlisi ve/ya resepsiyon görevlisi ile ziyaretçi arasında gerçekleşen soru-cevap şeklinde geçen bir konuşma,kimlik,randevu teyidi ve ziyaretçi listelerinin kontrolü gibi sözlü ve görsel bir etkileşim resmedilir.Bu süreç,kontrol bölgesinin girişinde ve görevli ile ziyaretçi arasında yakın mesafeden uygulanan bir işlem olarak algılanmaktadır. Her ne kadar bu süreç geçiş kontrolünün en kritik kısmını oluştursa da, aslında sadece en son kısmıdır.

kontrolünün aşamaları çok detaylı değerlendirilmelidir.Özellikle,geçiş kontrolünün ne zaman ve hangi aşamada başlaması gerektiği önemli bir husustur.Ziyaretçinin risk değerlendirmesi, kontrol noktasına başvurduğunda değil, kişinin ilk göründüğü andan ve mesafeden itibaren yapılmaya başlanmalıdır.Bu sayede güvenlik personeli aksiyon almak için son derece değerli bir zaman ve mesafeye sahip olacaktır.Bu bağlamda da, kontrol noktasının konumuna göre, güvenlik görevlisi ve resepsiyon görevlisinin en geniş açıya sahip olabilecek şekilde konuşlandırılması önem arz etmektedir.
Güvenlik görevlisinin, kontrollü geçiş noktasına doğru yaklaşan kişiyi ilk görüş anından itibaren, gözlemlemesi gereken iki önemli görsel faktör bulunmaktadır. Bu faktörler; kişinin giysilerinin, taşıdığı çanta veya eşyaların oluşturduğu dış görünüş ile kişinin hareket ve davranışlarının, çevre ile olan etkileşiminin ve tutumunun oluşturduğu beden dilidir.

Elbette,herhangi bir durum hakkında şüpheli durum tespiti yapmadan önce beden dili ve dış görünüşün, bulunulan ortamın içeriğine göre değerlendirilmesi gerekliliği göz ardı edilmemelidir.Keza,gündüz vakti belli bir ortamda şüpheli görünen bir durum, gece vakti başka bir ortamda normal görünebilir.
Ziyaretçi ile görevli arasındaki mesafe azaldıkça; yapılan değerlendirme daha net ve detaylı bir hal alacaktır. Ziyaretçinin ilk görüldüğü esnada güvenlik görevlisinin belirtilen faktörleri ele alarak değerlendirmeye başlaması, kişi yaklaştıkça dikkat edilecek küçük ayrıntılardaki mevcut diğer şüpheli durumların tespit edilmesinde büyük bir rol oynayacaktır. Giysi ceplerinde bulunan aşırı boyuttaki şişkinlikler, çantaların aranması durumunda içerikleri, kimlik kartının görüntüsü ya da kişinin terlemesi,hızlı nefes alması,kızarması gibi gerginlik belirtileri olarak örnekleyebileceğimiz,yalnızca kısa mesafeden incelendiğinde tespit edilebilecek durumlar, dış görünüş ve beden dili değerlendirmesi ile bir bütün halinde incelenmesi gereken bulgulardır. Dış görünüş ve beden dili faktörlerini çerçeve olarak ele aldığımızda, diğer küçük ayrıntılar çerçevenin içini dolduran resim olarak değerlendirilebilir.

Herhangi şüpheli bir durumun ya da nesnenin tespitinde, güvenlik görevlisinin temelde iki soru aklına gelmelidir; “Kişiyle ilgili tespit edilen bu durum ne anlama geliyor,neden bu şekilde davranıyor ya da tespit edilen bu nesneyi ne amaçla taşıyor?” ve “Kişinin bu durumu ile ilgili motivasyonu ne olabilir?”.

Güvenlik personeli tespit ettiği ve gördüğü her şey hakkında soru sormalıdır. Tüm cevapları alamayabilir belki ancak yine de her bir ayrıntı ziyaretçi hakkında bir fikir sahibi olmasına ve durumu anlamlandırmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle görevli ne kadar çok şey görür ve kendisine o kadar çok soru sorarsa daha geniş bir değerlendirme yapma imkanı olacaktır.Bu sayede olan biten ile ilgili daha sağlıklı ve daha net bir çıkarım yaparak, bölgeyi güvenli halde tutmak adına gerekli aksiyonu da alabilecektir.
Kişiye soru sorarken her zaman günlük genel sorularla başlanmalıdır; “Nasılsınız?”, “Size nasıl yardımcı olabilirim” gibi.Cevaplara uygun olarak ve karşı tarafı rahatsız etmeden daha detaylı sorulara geçilmelidir.Aynı zamanda kimlik kontrolü gerektiren durumlarda ise güvenlik görevlilerinin dikkat etmesi gereken birçok faktör vardır.Bu noktada kimlik kartlarının özelliklerine hakim olmak ve doğru karşılaştırmayı yapabilmek adına kişiye odaklanmak önem arz etmedir.Kimlik kartında veya kişiyle eşleşmesinde sorun olduğu düşünülüyorsa bazı sorgulama teknikleri kullanılması gerekecektir.Bu sorgulamanın ve kimlik doğrulamasının yapılabilmesi adına, güvenlik görevlilerinin mutlaka Kimlik Kartı Kontrolü, Resmi Belgelerde Sahtecilik,Şüpheli Davranış Analizi ve Güvenlik Mülakatı gibi ilgili eğitimleri almaları ve düzenli aralıklarla da bu eğitimlerinin pekiştirilmesinin sağlanması önerilmektedir.

Kaynak: Security Magazine,Ami Toben