Kendini Koruma Teknikleri

Küresel anlamda günümüzde neredeyse her ülkede karşılaşılan kişilere yönelik saldırılar, ülkemizin önde gelen ve metropol olan şehirlerinde de baş göstermektedir. Bu durum özellikle ülkemizdeki büyük şehirlerde ne yazık ki günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Birey olarak, evinizde, yolda yürürken, aracınızda ya da herhangi bir yerde çeşitli nedenlerle saldırılara maruz kalmak herkes için mümkün olmaktadır.

Bu durum, medyadan takip edildiği ve gündem yazımızda da değindiğimiz üzere, son derece önemli bir noktaya gelmiştir. Bu nedenle, kişilerin, kendini koruma teknikleri hakkında bilgi edinmesi, çeşitli eğitimler alması ve bilinçlenmesi son derece önemli ve faydalı olacaktır. Kişilerin, silah ve benzeri korunma alternatiflerini tercih etmeleri her zaman için doğru bir yol değildir. Bu tür alternatiflerin tercih edilmesi, kullanılan silahın elinizden alınması ihtimalinin de olmasından dolayı, kişilerin hayatına mal olabilecek tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Bireylerin, kendini koruması,aynı zamanda bunu yasal ve güvenli yollardan yapması son derece önem arz etmektedir.

Bu sayımızda,kişilerin ve özellikle bayanların kendini koruma yolları hakkında dikkat etmesi gereken bazı hususları sizler için özetledik. Yapılan çeşitli araştırmalar ve çalışmalar sonucunda, saldırganın bir silahı varsa ve kişi onun kontrolü altında değilse, kişiyi kaçarken vurma ihtimali % 4’tür. Saldırgan bu durumda kişiyi vursa bile, kurşunun yaşamsal bir organa gelme ihtimali bu orandan daha düşüktür. Uzmanlar hızlı, seri ve mümkünse zikzak çizerek kaçmanın en akıllıca çözüm olduğunu belirtmektedir.

Koruma tekniklerini bilmeyen kişiler asla bağırmayı ve yardım istemeyi bırakmamalıdırlar. Çünkü, saldırgan her zaman korku içindedir ve eylemini yarım bırakma telaşı her zaman vardır.Unutmayın çok iyi savunma tekniklerine sahip olsanızda öncelikli kural, tehlikeden uzaklaşmaktır.Uzaklaşarak kurtulamıyorsanız kuvvet uygulamaya girişmelisiniz.Her ne kadar savunma tekniklerini bilsenizde tabancadan çıkan bir mermiye yapacak bir şeyiniz yoktur.Kendinizi ispata kalkmayın…Tehlikeden kaçmak bir kişilik zafiyeti ve aşağılık durum değildir.

Saldırı ya da boğuşma anında karşılık verilmesi söz konusu olduğunda,vücudun en sert ve dayanıklı bölgesi olduğu için kullanılabilecek en etkili silah dirsektir. Kullanacak kadar yakınsanız, dirseğinizi savunma silahı olarak kullanabilirsiniz.

Bir hırsızlık durumunda, kişiden cüzdanı istendiğinde, cüzdanın direkt kendisine verilmesi yerine uzak bir yere fırlatılması hayati bir önem taşıyabilir. Hırsız, kişiden çok cüzdanla ilgileneceğinden, ters istikamete doğru kaçılması tehlikeden uzaklaşmak adına faydalı olabilir.

Binalarda ya da halka açık merkezlerde, merdivenleri kullanmak yerine asansör tercih edilmelidir. Issız merdivenler ve merdiven boşlukları her tür suç ve şiddet için uygun mekanlardır, özellikle de geceleri.

Aracınıza park yerinde veya evin önünde binerken, aracın çevresine, ön ve arka koltuklara ve yerlere bakmak, ayrıca etrafı şüpheli durumlar ve kişiler için kontrol etmek önemli olabilir. Şayet aracın yanına büyük bir kamyon veya TIR park etmişse, araca şoför kapısından değil, yan kapıdan girilmesi daha sağlıklı olacaktır. Birçok seri katilin, kurban kendi aracına binerken, kurbanlarını büyük araçların içine çektikleri tespit edilmiştir. Aracınızın yanına park etmiş olan aracın yan koltuğunda tek başına bir erkek oturuyorsa, belki alışveriş merkezine ya da eve geri dönmek, sonra geri gelmek veya bir güvenlik görevlisinin sizi izlemesini rica etmek uygun olacaktır. Bu noktada temkinli olmak, pişman olmaktan kesinlikle daha iyidir.

Özellikle bayan sürücüler, iş çıkışı, alışveriş vb. faaliyetlerden sonra, arabalarına binip bir şeylerle uğraşma eğilimindedirler. Çanta düzeltme, makyaj tazeleme, cüzdan yerleştirme, fatura kontrolü gibi. Bu, kesinlikle, tavsiye edilen bir eylem değildir. Bu süre, kötü niyetli kişilere aracın sağ veya arka koltuğuna binip, kişinin başına bir silah tutma zamanı ve imkanı verir. Bayanların araca biner binmez kapıları kilitleyip, hemen hareket etmesi son derece önemlidir. Bayanların duygusal ve sempatik yaklaşımları olduğu bilinen bir gerçektir. Bazı seri katiller ve saldırganlar bu durumu suistimal etmek adına, ayağı kırılmış, bastona ihtiyacı olan ya da sakat kişi rolünü oynar. Bu duruma aldanıp yardımcı olmak, istenmeyen şekillerde sonuçlanabileceğinden temkinli davranmak ve uyanık olmak son derece önemlidir.

Herhangi bir şekilde bir arabanın bagajında kilitli kalınması durumunda, arka farların tekmelenerek kırılması ve çıkartılması izlenebilecek bir yoldur. Oluşan boşluktan ellerin dışarı çıkarılıp sallanması dikkat çekmeye yardımcı olacaktır.Arkadan gelen araçlar kişinin zor durumda olduğunu fark edebilir.

Vandalizm

İngilizce bir kelime olan “vandalism”, Türkçe’de vandalizm olarak kullanılmakta olup, tahripçilik,barbarlık, yıkıcılık, sanat eserlerini yıkma” anlamına gelmektedir.
Vandallık veya akım olarak Vandalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir. Vandal, kırma, parçalama, yok etme, kesme, yakıcı madde atma, boya atma yoluyla sonucunu bilerek, başkasının ya da kamunun sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir maddeye (örn. okul araç-gerecine, müzede sergilenen tarihsel bir yapıta, resim galerisindeki bir tabloya) zarar verir.

4. ve 5. Yüzyıllarda Avrupa kıtasında yaşam sürmüş bir doğu Alman Boyu olan ve batı Avrupa’yı istila eden Vandal boyunun, geçtikleri her yeri yakıp yıkmaları ve yağmalarından dolayı; günümüzde bu tür davranışların sergilenmesi Vandal boyuna ithafen Vandalizm olarak adlandırılmaktadır.

Son yıllarda sıkça duyulmaya başlanan Vandalizm akımı, yaşamımızın neredeyse her alanında karşımıza çıkabilme potansiyeline sahiptir. Binaların camlarını kırmak, duvarlara yazı yazmak, kundaklamak suretiyle binalara zarar vermek,parklardaki banklara kazıyarak isim yazmak, müzedeki çok değerli bir tabloyu yırtmak, kütüphanelerdeki kitapların bazı sayfalarını kopartmak veya yırtmak,karayollarındaki trafik işaret ve levhalarını sanki bir hedef tahtası gibi kullanmak,caddelerdeki telefon kulübelerine ve telefonlara zarar vermek,park halinde araçların kaportasını çizmek ya da lastiklerini kesmek,vb.sık rastlanan tahripçilik örneklerinden bazılarıdır.* (Polis Bilimleri Dergisi Cilt :2 (7-8)

Örnekler dikkate alındığında, güvenlik sağlanan herhangi bir tesisin ya da kuruluşun bu akım ile karşı karşıya kalma olasılığı son derece yüksektir. Bu bağlamda,kuruluşların Vandalizm’e karşı daimi bir hazırlık içerisinde bulunmaları ve güvenlik uygulanan her noktanın sıkı denetimler ile kontrol altında tutulmaları son derece yüksek bir önem teşkil etmektedir.

Vandalizmin direkt hedefi çeşitli mülkiyetler ve varlıklar olduğundan dolayı, kuruluşların ekonomik açıdan da zarar görmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu önlemek amacıyla, mimari tasarımların iyileştirilmesi, nesnelerin kırılmaz ya da daha dayanıklı malzemelerden yapılması,giriş çıkış yapılan yerlerin sıkı bir biçimde denetlenmesi, kameralar yardımıyla kişilerin sürekli gözlemlenmesi,vb. gibi öncelikli olarak alınabilecek önlemler olabilir.

Durumun güvenlik boyutu incelendiğinde ise daha önce değinildiği gibi güvenlik noktalarındaki denetimlerin sık olması, kuruluş çevresinde devriye atılması ve yine aynı çevrede bulunan kişilerin ya da toplulukların sürekli gözlem altında tutulması büyük bir önem taşımaktadır.

Ülkemizin mevcut durumu incelendiğinde ve geçmiş olaylar göz önüne alındığında, ülkemizde Vandalizm’in gittikçe büyüme gösteren bir sorun haline geldiğini belirtebiliriz. Provokasyon amaçlı kişi ve toplulukların, içinde bulunulan gergin ortamdan faydalanmak amacı ile toplumsal olayları protesto amacından saptırıp Vandalizm’e dönüştürmesi son derece mümkündür. Kritik günler bölümünde değineceğimiz önemli günlerde bu tarz olayların baş gösterme olasılığı yüksek olduğundan dolayı bu konunun göz önüne alınarak önlemler alınması ve hazırlıklı olunması faydalı olacaktır.

2015 Mart Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde birçok ülke, tansiyonu yüksek bir ayı geride bıraktı. Şubat ayında Türkiye gündemini meşgul eden olayların başında; Şah Fırat Operasyonu, Afganistan’daki askeri konvoya yapılan saldırı ve Özgecan Aslan ile Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetleri yer aldı.
Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilen bazı saldırıların sorumluluğunu üstlenen DHKP-C örgütü, geçtiğimiz ay içerisinde de eylemlerini sürdürmüştür. Örgütün, uyuşturucu çetesi olduğu iddia edilen bir grup ile İstanbul Sultangazi’de girdiği çatışma sonucunda iki kişi yaşamını yitirmiştir. Gerçekleşen olay ile ilgili faillerin yakalanmasına yönelik yürütülen soruşturma esnasında, örgüte ait olduğu düşünülen ve yüksek tahribata yol açabilecek mühimmat tespit edilmiştir. Uzun zamandır aktif olmayan ancak son aylarda gerçekleştirdikleri saldırılar ile tekrar gündeme gelen örgütün yeni saldırılarda bulunma ihtimaline karşı daha dikkatli olunması gerekmektedir.
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayeti, birçok bölgede çeşitli protestolara yol açarken, ülke tansiyonunu da beraberinde yükseltmiştir. Olayın yaşanmasından bir hafta sonra Ege Üniversitesi’nde farklı görüşleri savunan iki grup arasında çıkan çatışmada, Ülkü Ocakları sorumlusu Fırat Çakıroğlu yaşamını yitirmiştir. Gerçekleştirilen protestoların, bulunduğumuz ayda da tekrarlanması beklenildiğinden , art niyetli kişilerin provokasyon yaratması olasıdır. Bu nedenle, güvenlik birimlerinin bulundukları bölgede topluluklara karşı daha dikkatli olması ve yaşanabilecek olaylara karşı soğukkanlı ve tarafsız yaklaşmaları önem arz etmektedir.

Yerli ve yabancı basında büyük ses getiren Şah Fırat Operasyonu, 500’den fazla TSK mensubu personel ve yaklaşık 50 tank ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan açıklamalarda operasyonun gerekçesi olarak; Türkiye’nin sınırları dışında sahip olduğu tek toprak olma özelliğini taşıyan Süleyman Şah Türbesi’nin ve yakınında bulunan Saygı Karakolu’nun, bölgede büyük bir tehlike arz eden IŞİD örgütünün saldırı tehditlerine maruz kalması gösterilmiştir. Karakolda bulunan 40’a yakın asker, Süleyman Şah’ın naaşı ve türbedeki değerli eşyalar Kuzey Suriye’den tahliye edilerek, Türkiye sınırına yakın mesafede bulunan Eşme köyüne nakil edilmiştir. Operasyonun Suriye topraklarında yer almasından dolayı Suriye Ulusal Uzlaşı Başkanı Ali Haydar, bu durumu Suriye’nin egemenliğini ihlal eden bir saldırı ve savaş sebebi olarak nitelendirmiştir. Bir diğer komşumuz İran da operasyona karşı tepki göstermiş ve yapılan bu operasyon uluslararası çerçevede de gündem maddesi haline gelmiştir. Aynı zamanda, hükümet karşıtı kesimin de tepkisini çeken bu operasyon, farklı şekillerde yorumlandığından dolayı,protesto edilebilecek bir hadise konumuna gelmiştir.
Tüm dünyanın takip ettiği IŞİD örgütü,şubat ayı içerisinde de sivillere yönelik katliamlarına devam etmiştir. Irak’ta bulunan bir aşiretin 150 mensubunu, ABD vatandaşı olan gönüllü bir yardımseveri, Japon vatandaşı olan iki turisti ve Ürdün vatandaşı bir pilotu çeşitli yöntemler ile infaz etmiş,gerçekleştirdiği bu infazları sosyal medya aracılığıyla tüm dünya ile paylaşarak dehşet saçmaya devam etmiştir. Devlet yetkilileri, özellikle Irak’ın Musul kentinde güçlü bir hakimiyete sahip olan ve bu bölgede kimyasal silah çalışmalarına başladığına inanılan örgüte karşı, Mart ayı içerisinde geniş kapsamlı bir operasyon düzenleneceğine dair açıklamalar getirmiştir. İngiltere’den kaçarak ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçiş yapan üç genç kızın tespit edilemeyişi ,İngiliz makamların, önce THY yetkililerini, sonra da devlet görevlilerini zamanında aksiyon almamakla suçlamasıyla siyasi kriz eşiğine dayanmıştır.IŞİD örgütünün her anlamda ülkemiz adına büyük bir sorun haline geldiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.