2015 Yılı Ağustos Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülke gündemi, seçim sonrası oluşan belirsiz atmosfer çevresinde seyrederken, 20 Temmuz 2015’de gerçekleşen Suruç katliamı sonrası son derece yoğun ve sıcak bir hal aldı.

20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD tarafından gerçekleştirilen intihar saldırısı, 32 kişinin hayatını yitirmesi ve 100’den fazla sivilin yaralanması ile sonuçlandı.Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun, Kobani’nin yeniden inşa edilmesi projesine yönelik başlattığı yardım kampanyası ile ilgili yaptığı basın toplantısı esnasında gerçekleşen canlı bomba saldırısı,  IŞİD tarafından üstlenilmiştir.

Katliamın gerçekleşmesinden iki gün sonra, bu kez, Şanlıurfa kentinin Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru, birlikte ikamet ettikleri evlerinde öldürüldü. PKK,yapmış olduğu açıklamada, öldürülen polislerin IŞİD örgütü ile bağlantısı olduğunu ve Suruç Katliamına misilleme olarak cinayetleri gerçekleştirdiklerini ifade etmiştir.

Bu olayların etkisi devam ederken, 23 Temmuz 2015 tarihinde, IŞİD örgütünün Suriye’den başlattığı ateşli saldırı sonucunda, Kilis’te devriye görevi yapan bir astsubayın şehit olması ile birlikte TSK operasyon başlatma kararı aldı. Aynı günün gecesinde, 4 savaş uçağı, Suriye’deki IŞİD mevzilerini bombaladı. Bu operasyonun ardından yapılan ikinci dalga saldırıda, Suriye bölgesine ek olarak Kuzey Irak bölgesinde bulunan birçok PKK kamplarının bombalanması ile Türkiye, eş zamanlı operasyonlara devam edeceğinin mesajını verdi.

Bu sıcak gelişmelerin ardından ülke gündemi tamamen terör üzerine kurulu bir hal aldı ve 25 Temmuz 2015 tarihinde Diyarbakır Lice’de askeri konvoya düzenlenen saldırı sonucunda 2 asker şehit edildi. TSK, Kuzey Irak ve Suriye’ye 3. ve 4. dalga operasyonlarını başlattı,sınır bölgesinden de yerden top ateşi ile operasyona destek verildi. Askeri saldırılar ile birlikte, Türkiye genelinde de 24 Temmuz itibari ile yaklaşık 10000 polis memurunun görev aldığı geniş çaplı bir gözaltı operasyonu başlatıldı. 1000’i aşkın sayıda gözaltı işlemi yapılan geniş çaplı operasyonlarda, IŞİD örgütüne eleman sağladığı öne sürülen ve örgütün İstanbul’daki bir grubunun lideri olduğu bildirilen bir kişi de gözaltına alındı.

Operasyonun İstanbul kanadında çıkan çatışma sonucu DHKP-C örgüt üyesi bir kişinin hayatını yitirmesinin ardından, düzenlenmek istenen cenaze töreninde silahlı saldırıya uğrayan bir polis memuru da hayatını kaybetti.

Uzun süredir gündemde olan çözüm süreci sebebi ile silah bırakan PKK, siyasi ortamın da gerilmesini fırsat bilerek,operasyonlara misilleme amacı ile ülke genelinde birçok yerde silahlı saldırılara başladı. Hakkari Şemdinli’de sivil olarak teröristlerce takip edilen askeri personel, silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırının bir gün ardından, PKK, Mardin’de bulunan bir ilçe kaymakam binasına sabaha karşı roketatarlı ve silahlı saldırıda bulundu. Yine Mardin’in Nusaybin kentinde polis ekiplerine karşı düzenlenen silahlı ve bombalı saldırılar sonucu çıkan çatışmada, bir teröristin ölü olarak ele geçirildiği, bir diğerinin ise teslim olduğu bildirildi. Farklı bir silahlı saldırı ise Erzurum’da bulunan ilçe emniyet müdürlüğü binasına yapıldı. Güvenlik güçleri, saldırıya derhal karşılık verirken, herhangi bir can kaybı yaşanmadı. PKK, Şırnak’ta bulunan askeri birliklere de taciz saldırılarında bulunarak terör saçmaya devam ederken; Van şehrinden Doğubayazıt’a giden bir tırı durdurarak ateşe verdi. Bu bölgeye intikal eden güvenlik güçleri ile çatışmaya giren teröristlerin, yoğun çatışmadan dolayı kaçmak zorunda kaldığı bildirildi. Mersin’de devriye görevi yapan zırhlı polis aracına silahlı saldırı yapılırken, verilen karşılık sonucu kaçan teröristlerin ardından başlatılan arama çalışmalarında; saldırıda kullanılan silahlar ve bir adet patlamamış el bombası bulundu. Bir diğer şehit haberi ise Muş kentinden geldi. Ailesi ile birlikte kullandığı özel otomobiline açılan silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ilçe jandarma komutanı, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. PKK, Şırnak’ta bulunan askeri konvoyun yol emniyetini almak için görevlendirilen askeri birliğe ateş açtı. Yapılan silahlı saldırı sonucunda yetkililer üç askerin şehit olduğunu açıkladı. Aynı gün, İstanbul’da, Maltepe Cezaevi Askeri Koruma Taburuna silahlı saldırıda bulunuldu. Seyir halinde olan bir araçtan açılan dört el ateş sonucu herhangi bir can kaybı ya da yaralanma olmadı.

Tüm bu saldırılar ile birlikte İstanbul’un birçok noktasına yapılan bomba ihbarları ve önemli noktalarına bırakılan şüpheli paketler, ülke genelinde bir hafta içerisinde tırmanan terör olaylarının etkisini had safhaya taşıdı. Emniyet birimlerinin, yapmış olduğu yazılı ve sözlü açıklamalarda; özellikle toplu taşıma kullanımına son derece dikkat edilmesi gerektiğine ve sivil topluluğun yoğunlukta olduğu bölgelere yapılan ziyaretlerin asgari seviyede tutulması gerektiğine değinilmiştir.

IŞİD örgütü, kanlı saldırılarını Irak’ta da sürdürmeye devam etti. Ülkenin başkenti olan Bağdat’ta yaptığı iki ayrı bombalı saldırı ile 21 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan örgüt, saldırıda bomba yüklü araçlar kullandı.

Bu gelişmeler devam ederken terör, uluslararası platformda da varlığını sürdürdü. Somali’de uzun süredir etkinliğini koruyan El-Şebab örgütü, Temmuz ayı içerisinde saldırılarını arttırdı. Ülkede terör karşıtı görev alan Afrika Birliği Barış Gücü’nün askeri konvoyuna saldırıda bulunan örgüt, girilen yoğun çatışma sonucunda, onlarca kişinin yaralanmasına ve bir kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bu saldırıya ek olarak; ülkenin başkenti Mogadişu’da bulunan ve çok sayıda diplomatın konakladığı El Cezire Oteli’ne yapılan bombalı saldırıda on kişi yaşamını yitirdi ve çok sayıda sivil yaralandı.

Uluslararası bir firma, yapmış olduğu çalışmada IŞİD örgütünün asker sayısının 30000’e yaklaştığını belirtti. IŞİD ile ilgili yapılan bu araştırmada; 2014 yılından bugüne kadar geçen sürede, 700 Britanya vatandaşının örgüte katıldığı belirtildi. Bu açıklamada ayrıca; gerek savunma gerekse de saldırı anlamında örgütün en güçlü lokasyonunun, Türkiye ve Suriye ülkelerini birbirine bağlayan Halep otoban yolu olduğu belirtildi. Bu durum, ülkemizi yakından ilgilendiren bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.

Görev Başında Uyuma

Bir kurumun, kuruluşun veya işletmenin toplum tarafından ilk göze çarpan temsilcisi, o yerin güvenlik personelidir ve bu sebeple firmanın imajı açısından güvenlik personelinin sergilediği duruş fazlasıyla önemlidir. Güvenlik görevlilerinin, güleryüzlü olmanın yanısıra, güven verici ve profesyonel bir imaj sergilemeleri gerekmektedir. Diğer şekilde, insanlar tarafından ciddiye alınmaları zorlaşır.
Düşük ücret, düzensiz çalışma saatleri, yetersiz çalışan sayısı, eğitim eksikliği ve şirket içi iletişim eksikliği gibi etmenler, kişinin işine olan saygısını ve bağlılığını önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu faktörlere ek olarak, düzensiz çalışma saatleri sonucu ortaya çıkan düzensiz uyku alışkanlığı ve fiziksel yorgunluk, kişilerin görev başında uyuyarak profesyonel görünmekten uzak bir davranış sergilemesine davetiye çıkarmaktadır. Bu durumun ilk sorumlusu şirketin yönetim kademesi olarak görülebilir.

Güvenlik görevlileri yönetim tarafından düzenli olarak denetlenmeli, kontrol edilmeli ve eğitime tabi tutulmalıdır. Bulundukları ve görev aldıkları noktalarda görüntüleme sistemi ile kontrol edilebilir ve denetlenebilir, hatta, zaman zaman üstleri tarafından rastgele ziyaret edilebilirler. Bu farkındalığa ve bilince sahip olan güvenlik görevlisi de kendini her zaman uyanık ve canlı tutma çabasında olacaktır.
Bu konuda verilebilecek bir eğitim de, olumlu yönde değişimi sağlayabilmek adına önemli bir adım olacaktır.
Buna ek olarak düşünülebilecek bir başka alternatif ise, tek bir görev noktasında, belli periyodlarda birden fazla personel görevlendirmek olabilir. 2 kişinin entegre bir şekilde çalışması, kişilere dinlenme fırsatı yaratacak, yorgunluğu ve iş yükünü azaltarak dikkat seviyesinin artmasına yardımcı olacak ve daha kaliteli bir iş gücünün ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Kaynak: http://chameleonassociates.com

Güvenlik Sektöründe Sirkülasyon

Çalışan sirkülasyonu her sektörü etkilemekte, fakat bu etki güvenlik sektörünü etkilediği kadar fazla olmamaktadır. Çoğu sektörde çalışanların sirkülasyon oranı %15 ile %30 arasında seyrederken, ortalama bir özel güvenlik firmasında bu oran %100’ü aşmaktadır. Böylesine yüksek bir oran verilen hizmetin kalitesini düşürmekle kalmayıp, aynı zamanda firmanın bütçesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

SİRKÜLASYON ORANINI AZALTMAYI NASIL BAŞARABİLİRİZ?
Bir firmanın, güvenlik görevlisi sirkülasyon oranını azaltabilmesinin ilk adımı, personeli ve çalıştıkları şartlardan nasıl tatmin olabileceklerini anlamaktır. Sunulan şartlar ile çalışanın beklentilerinin nerede örtüşmediğini bulmak, çalışanın neden tatmin olmadığını daha iyi anlamaya yardımcı olur. Bu durum da, tarafları, birbirleri arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ilişki oluşmasına bir adım daha yaklaştırır.
Personelden bilgi alabilmek için, “Nelerden hoşlanıp hoşlanmadıkları, ellerinde olsaydı yaptıkları işle alakalı neleri değiştirirlerdi?” gibi soruları barındıran kısa anketler yapılabilir. Geçmişte yapılan bu tip anketlerin sonuçları göstermektedir ki; stres, maaş, eğitim eksikliği, çalışanlara liderlik yapılmaması, iş güvenliği eksikliği, geri bildirim-ödüllendirme eksikliği, gelişime fırsat verilmemesi, saygı eksikliği gibi faktörler güvenlik görevlisi sirkülasyonundaki en önemli etkenlerden başlıcalarıdır. Bu faktörlerin çoğu, yönetimin kontrolünde olmamasına rağmen, bazıları kolayca değiştirilebilmekte ve çalışanlar üzerinde olumlu etki gösterebilmektedir.

Değiştirilebilir ve iyileştirilebilir faktörler arasında, çalışanları eğitme, işe alımlarda hassas yaklaşımlar ve benimsenen şirket kültürü gibi maddelerden bahsedilebilir.
İşe alımlarda daha dikkatli ve hassas davranmak, çalışan sirkülasyonunu azaltmada büyük ve uzun süreli bir etki sağlamaktadır. “En iyi” olmasa da “doğru” insanı bulabilmek, daha uzun süre çalışabilecek, daha üretken ve genel olarak daha mutlu personelle çalışma olanağı sağlamaktadır. Personelin geçmiş deneyimlerini öğrenmek o kişinin pozisyon için doğru insan olup olmadığı hakkında ciddi fikirler vermeye yardımcı olur.

Kişinin eğitim durumu ve geçmiş tecrübeleri, kişi hakkında her şeyi göstermese de, personelin görevde nasıl bir davranış tarzı sergileyebileceği hakkında fikir sahibi olmaya yardımcı olur.

Bir diğer anahtar nokta ise, personelden beklentinin,görevlerinin ve yapması gerekenlerin neler olduğunun, personelin kendisi tarafından tam ve doğru şekilde anlaşıldığından emin olmaktır. Bu beklentiler personele görüşme esnasında net bir şekilde aktarılmalıdır ki, kişi de işe başlamadan önce o işi isteyip istemediğine veya işin kendisine uygun olup olmadığına karar verebilmelidir.

Güvenlik sektörünü olumsuz anlamda etkileyen en önemli faktör “personelin eğitim eksikliği”dir. Kapsamlı bir eğitim, personelin ciddi hatalar yapma riskini azaltması, karşılaştığı durumlarla başa çıkabilmesi ve kontrolü sağlayabilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Diğer yandan, düzgün bir eğitim almamış personelin, yaptığı işlerde daha hazırlıksız ve daha güvensiz olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum, personelin kendisi hakkında şüpheye düşmesine ve o işin kendisi için doğru olup olmadığını sorgulamasına sebep olmaktadır. Halihazırda, kurumun ve kişilerin güvenliğini sağlamaya çalışmak oldukça stresli bir görev iken, bir de endişe ve belirsizlik gibi negatif düşüncelere kapılmak, kişilerin işi bırakmaya karar vermelerinde büyük etki göstermektedir.

2015 Yılı Temmuz Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülkemiz, geride kalan seçim dönemine kadar son derece yoğun bir süreç geçirmiş ve yaşanan birçok sıcak gelişme ile gündemin nabzı sürekli yüksek kalmıştı. Seçim sonrası kısmen daha sakin bir gündem yaşanmasına rağmen yaşanan bazı gelişmeler tansiyonun tekrar yükselmesine sebep oldu.

Uzun süredir sonuca ulaşması beklenen çözüm sürecini sabote etme sabotaj çalışmaları ne yazık ki geçtiğimiz ayda devam etmiştir. Diyarbakır Valiliği’nin yaptığı açıklamaya göre,Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan ihbarı değerlendiren emniyet yetkilileri, PKK mensubu olduğundan şüphelenilen bir kişiyi şehrin işlek caddelerinden biri üzerinde durdurmuş ve yapılan aramada, sırt çantasının içinde, 3 adet tahribat gücü son derece yüksek boru tipi bomba ele geçirilmiştir. Aynı bölgede alınan diğer ihbarların değerlendirilmesi ile birlikte yapılan baskınlar sonucu; toplamda 17 adet aynı tip bomba ele geçirilmiştir.Ele geçirilen bombaların muhtemel toplumsal olaylarda,kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik saldırılarda kullanılmasının planlandığı değerlendirilmektedir.Yine, İstanbul ve Ankara merkezli olmak üzere baskın operasyonları düzenleyen emniyet yetkilileri, çeşitli illerde yaklaşık 20 örgüt üyesini gözaltına alırken çok sayıda da doküman ele geçirmiştir.

Uluslararası gündemde ise yine IŞİD yer almaya devam ediyor. Haziran ayı içerisinde Suriye’de bulunan muhalif güçler ile sıcak çatışma halinde bulunan IŞİD, çatışmalarını ülke sınırlarına çok yakın noktalara taşıdı. Sınıra yakın köylerden silah ve patlama seslerinin duyulmasından dolayı bölge sakinlerinin endişe duyması ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri sınır bölgesinde güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardı.TSK tarafından iki ülke arasında bulunan mayınlı bölge sayısı arttırılırken, yasadışı geçişlerin engellenmesi ve çatışmaların daha fazla ülke sınırına yaklaşmaması adına, sınır bölgesi çevresinde hendek kazı çalışmalarına başlandı.

Suriye’nin yanı sıra ölümcül saldırılarına Irak’ta da devam eden IŞİD’ın geçtiğimiz ay gerçekleştirdiği çeşitli intihar saldırıları 20’ye yakın ölüm ve 40’a yakın da yaralanma vakası ile sonuçlanmıştır. Palmira antik kentini ele geçiren IŞİD’ın yapılan son açıklamalarında tüm kente bomba döşediği belirtilmiştir. Tüm bu gelişmelerin ardından, Ramazan Ayı’nın gelmesi ile birlikte terör örgütünün sözcüsü tarafından katliam çağrısı yapıldı. Hemen bu çağrı sonrasında örgütün Suriye’nin Haseke kentine yaptığı saldırılar sonucu 50 kişi yaşamını yitirmiştir. Saldırıların devam etmesi beklenmektedir.

Bilinçli Personel=Güvenli Çalışma Ortamı

Bu yazımızda , güvenliğin sadece güvenlik personeli ile değil, diğer şirket çalışanları ile birlikte sağlanmasının önemine değinmek istedik.
Bu konu, gelişen güvenlik sektöründe, çeşitli argümanlar ile de, önemini doğrulayan bir hal almıştır. Güvenlik birimlerince korunan tesislerin veya binaların güvenliği ve emniyeti, yalnızca bu birimlerin sorumluluğunda değildir. Bina ve tesislerin çalışanları da, emniyet ve güvenliğin sürekliliğinin korunmasında büyük bir role sahiptir. Bu nedenle, her personelin oryantasyon ve işbaşı eğitimlerinde ,temel güvenlik konusunun da işlenmesi, güvenliğin daha etkin ve sağlıklı yürütülmesi açısından önem arz etmektedir. Eğitimin içeriğinde; temel güvenlik bilinci, tesise gelen ziyaretçi veya konaklayan misafirlerin bilgi ve değerli eşyalarının korunması, tehlike arz eden durumların tespiti ve raporlanması, yangın önleme ,terörizm ve farkındalık gibi konuların bulunması uygun olacaktır. Bu güvenlik eğitimi, özellikle,şirket olarak, kendine güveni yüksek ve bilinçli bir personel grubu ile çalışma ayrıcalığı sağlayacaktır.

Şirketler, kendilerine ziyarette bulunan misafirlerin de güvenliğinden sorumludurlar. Bu durum otel özelinde incelendiğinde daha da önemli bir boyut kazanmaktadır. Bir misafir konaklayacağı oteli ziyaret ettiğinde; temiz olması veya rahat olması gibi beklentiler ile birlikte emniyetli ve güvenli olmasını da beklemektedir. Aynı durum iş merkezleri için de geçerlidir. Örneğin, iş görüşmesi amacı ile şirketinizi ziyaret eden bir personel adayının güvenliğinin sağlanması şirketin sorumluluğunda olan bir konudur. Firmaların, risk analiz birimleri ya da güvenlik departmanları bu nedenle var denebilir. Fakat, emniyet ve güvenlik konuları, sürekli ve aktif olarak gözlemlenmesi gereken kavramlar olduklarından, yalnızca belli bir grup ya da belirli kişilerin sorumluluğunda olması yerine bütün ekip tarafından takip edilmelidir. Bu durum, tabii ki ,son derece özverili bir takım çalışması ve her çalışanın, tesise ziyarette bulunan misafirlerin emniyet ve güvenliğini sağlamak adına, kendi üzerine düşen görevi yerine getirmesini sağlayan bir bağlılık gerektirmektedir. Bahsedilen bu özveri ve bağlılık sayesinde, verilen hizmetin de kalitesi artış gösterecektir.
Firma ve otel personeli, risk yönetimi konusunda çalıştıkları kurumun gözü ve kulağı pozisyonundadır. Misafirlerin bulunduğu ortak kullanım alanlarında ya da otelin herhangi bir bölümünde bulunan personel, yolunda gitmeyen bir durumu anlayan kişi olacaktır.

Güvenlik görevlilerinin genellikle,giriş-çıkış noktalarında görev aldığı düşünüldüğünde, binanın diğer katlarında çalışan personelin de güvenlik bilincine sahip olmasının önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse; firmanıza ziyarette bulunan bir misafiri, bekleme salonunda ağırlayan çalışanınız, sahip olduğu güvenlik bilinci sayesinde, bulundukları ortamı ve ziyarete gelen kişiyi farklı bir bakış açısı ile gözlemleme kabiliyetine sahip olacak ve potansiyel bir riski tespit etme konusunda da daha başarılı olacaktır. Bu bağlamda, diğer personelin de güvenlik bilincine sahip olması, herhangi bir potansiyel tehditin gerçekleşmeden tespitini sağlama ve bu durumu raporlama şansını vermektedir.

Firma ziyaretlerinde veya otel konaklamalarında, misafirlerin çalışanlar ile etkileşimde bulundukları her noktada, güvenlik ve emniyet unsurlarının bulunması sebebiyle, bu tarz güvenlik bilinci eğitimlerinin tüm personele verilmesi hayati önem taşımaktadır. Günümüz şartları düşünüldüğünde, personele verilecek eğitimin, terör olayları ile bağlantılı olabilecek herhangi bir şüpheli olayın tespiti, raporlanması ve nasıl karşılık verileceği gibi konuları içermesi de önem arz etmektedir.

Globalleşen ve neredeyse günlük hayatın bir parçası haline gelen şiddet ve terörizme karşı şirket çalışanlarının, sürekli tetikte, ihtiyatlı ve ne yapacağını biliyor durumda olması gerekmektedir.

Şüphe anında, personelin şu üç temel soruya cevap araması gerekmektedir;
 Aradığım şey ne ?
 Karşımdaki şeyin şüpheli olduğundan nasıl emin olurum ?
 Bu durumu raporlamalı mıyım?
Uzmanlar,şirket çalışanlarında güvenlik bilincinin var olmasının, kendilerinde güven duygusu yaratacağına ve olaylar karşısında ne tür bir aksiyon almaları konusunda kendilerinden emin olmalarını sağlayacağına değinmiştir. Bu tür eğitimler ve dahası temel olarak güvenlik bilincine sahip olmaları, personele başka bir anlamda büyük bir donanım kazandırmaktadır. Önceki yayınlarımızda da belirttiğimiz üzere; her geçen gün gelişme gösteren güvenlik sektörü, bundan sonraki yıllarda tamamen şüphe ve niyet üzerine kurulu bir sistem üzerinde varlığını sürdürecektir.
Gerek ulusal gerekse uluslararası platformlardaki güvenlik uygulamaları, birçok insan tarafından yorucu, bıktırıcı ve zorlayıcı olarak algılanmaktadır. Bu sebeple, güvenlik uygulamalarını sürdürmek, olduğundan daha zor bir hal alabilir.
Kişiler ile güler yüzlü ve müşteri memnuniyeti odaklı diyalog kurmak her zamankinden daha önemli olmaktadır.

Yasa dışı bir eylem amacı ile bina ya da tesise gelen kişiler, yapılacak eylemin yaratmış olduğu baskı ve yakalanma korkusundan dolayı, bu tarz bir yaklaşıma aynı şekilde karşılık vermeyecektir.
Aksine, yakalanma ya da fark edilme korkusundan dolayı böyle bir ilgi karşısında kendilerini ele verme ihtimalleri yükselecektir. Böyle bir durumdan kurtulmak ve bulundukları ortama ne amaçla geldikleri sorusunu cevaplamak yerine, derhal o bölgeyi terk etme kararı bile alabilirler.
Bunun gibi bir şüpheli durum ile karşılaşıldığında, personelin durumu önemsemeyip; “Nasıl olsa gitti.” ya da “Yanlışlıkla geldi herhalde.” gibi bir varsayımda bulunmak yerine, konuyu ciddiye alıp, durumdan şüphelenerek derhal raporlama yoluna gitmesi, hem tesis hem de tesiste bulunan misafir ve diğer çalışanlar açısından son derece büyük bir önem içermektedir.

Kaynak: Elizabeth Johnson, Senior Public Relations & Marketing Manager, American Hotel & Lodging Educational Institute