2015 Mayıs Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülke gündemi; yaklaşan seçim süreci ile birlikte son derece yoğun ve sıcak bir hal almaya devam ediyor.Son dönemlerde adından sıklıkla söz ettiren DHKP-C, bu ay da gündeme bomba gibi düşen iki ayrı saldırı gerçekleştirdi.

Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na silahlarla giren  DHKP-C üyesi  iki terörist, Berkin Elvan soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı odasında 8 saat rehin tuttu. Teröristler, görüşmeler sürerken bir yandan da, Berkin Elvan soruşturma dosyasına ulaştı. Eylemciler, savcılık ve Emniyet arasındaki yazışmalar ve Emniyet’ten savcılığa gönderilen olay günü bölgede görev yapan polislerin vesikalık fotoğraflarını, sosyal medya üzerinden paylaştı.Yapılan müzakerelere rağmen herhangi bir olumlu sonuç alınamayan rehin alma olayı, özel harekatın başlattığı operasyonda iki teröristin ölümü ve savcının şehit olması ile sonuçlandı. Teröristlerin, Adalet Sarayı’na avukat cübbesiyle geldiği belirtildi.Sahte avukat kimliğini gösteren teröristler, bu nedenle X-ray cihazından geçmeden ve aranmadan adliyeye silahlı olarak girebildi. Avrupa’nın en büyük adliye sarayı olarak inşa edilen Çağlayan Adliyesi’nin girişinde havalimanlarındakine benzer güvenlik önlemleri yer alıyor. Dava için gelenler, tepeden tırnağa aranıp X-Ray cihazından geçirildikten sonra içeriye alınıyor. Yasal düzenlemeler uyarınca sadece kimlik gösteren avukatlar içeriye girerken aranmıyor.

Bu terör olayının gerçekleşmesinden bir gün sonra DHKP-C, bu kez de İstanbul Emniyet Müdürlüğüne saldırı düzenledi. Emniyet Müdürlüğü binasının girişine uzun namlulu silahla gelip ateş açmaya başlayan DHKP-C üyesi kadın, saldırısını iki tane el bombası atarak devam ettirmiştir. Bombalardan yalnızca biri patlarken, emniyet güçlerince karşılık verilen çatışmada terörist yaşamını yitirmiş, iki polis memuru ve bir sivil vatandaş da yaralanmıştır.

Bu iki ayrı saldırının ardından, özel harekat birliklerinin yapmış olduğu eş zamanlı baskınlarda yüze yakın kişi göz altına alınmıştır.

Kamu binaları ve çevresinde gerçekleşen bu terör eylemleri, özellikle,özel güvenlik sektörü çalışanları için büyük önem arz etmektedir.Güvenlik görevlilerinin, Kimlik kartı kontrolü,Şüpheli davranış analizi, kalabalık ve kriz yönetimi gibi konularda farkındalıklarının arttırılması sağlanmalı ve yaşadığımız üzücü olayların bir benzerinin yaşanmaması adına önleyici faaliyetler alınması gerekmektedir.”

Dünya gündeminde ise yine IŞİD vardı.Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’de, ABD Başkonsolosluğu önünde bombalı araçla düzenlenen ve IŞİD’in üstlendiği saldırıda 3 kişi öldü, 8 kişi de yaralandı. Ölenlerden ikisinin Türk olduğu açıklandı.Yine, Bağdat’ta iki ayrı bombalı araçla düzenlenen saldırıda ise 29 kişi hayatını kaybetti.

Sosyal medyayı çok aktif kullandığı, hatta destekçilerini sosyal medya aracılığı ile bulduğu bilinen IŞİD’in paylaştığı kan donduran bebek fotoğrafı, sosyal medya başta olmak üzere, hızla, basın organlarında yerini aldı. Yeni doğmuş bir bebek, el bombası, silah ve örgütün bebek için hazırladığı kimlik kartı görünen fotoğrafla birlikte verilen mesajın ise “Bu çocuk yalnızca bizim için değil, sizin için de risk olacak” olduğu belirtildi.

2015 Yılı Nisan Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Yeni yılın ilk gününden beri sıcak geçen gündem, Mart ayında da aynı yoğunlukta devam etti.Ülke gündemini en çok meşgul eden olaylar; Nevruz kutlamaları, üniversitelerdeki öğrenci kavgaları, silahlı saldırılar ve soygunlar oldu.

Ülke genelinde birçok noktada kutlanan Nevruz, başta İstanbul ve Diyarbakır olmak üzere birçok şehirde çeşitli olaylara sahne oldu. İstanbul’da meydana gelen olaylarda polis kuvvetleri ile gruplar arasında yaşanan çatışmalarda bir kişi yaşamını yitirdi. Toplu taşıma araçlarına ve istasyonlarına saldırılarda bulunuldu. Şanlıurfa’da yapılan güvenlik araması sırasında bir araçta uzun namlulu silahlar ele geçirildi. Polis güçlerinin uyarı ateşi açmak zorunda kaldığı olaylarda, kent genelinde birçok yaralanma vakası olduğu bildirildi.

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Nevruz kutlamaları sırasında, farklı görüşleri savunan iki öğrenci grubu arasında gerginlik ve ufak çaplı bir arbede yaşanırken,İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki kutlamalar esnasında yaşanan arbede ise iki öğrencinin yaralanması ile sonuçlandı. Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan çatışmanın boyutu ise daha büyüktü.İl Emniyet Müdürlüğü durumu kontrol altına almak için çevik kuvvet ekipleri ve toma araçları ile müdahale etmek zorunda kaldı. Aynı üniversitenin farklı bir fakülte binası önünde el yapımı bomba tespit edilmesi de durumun ciddiyetini daha da yükseltti. Marmara Üniversitesi’nde de karşıt görüşleri savunan öğrenciler arasında yaşanan çatışmalarda polis müdahalesi yapıldı ve üç öğrencinin yaralanması ile sonuçlandı.

Ülke gündemini yakından ilgilendiren,çözüm sürecini sabote etme amacı ile planlanan bir canlı bomba eylemi,terör örgütü PKK üyelerinin hücre evine yapılan baskınla engellenmiştir. Geçtiğimiz ay ses getiren bir diğer olay ise, İBDA-C örgütüne yakınlığı ile bilinen ve çeşitli platformlarda IŞİD örgütünü desteklediğini belirten Adımlar Dergisi’nin bürosuna yapılan bombalı saldırı olmuştur. Kuruluşunu,19 Mart 2015’te, sosyal medya üzerinden yaptıkları bir açıklamayla duyuran Halk Savunma Birliği isimli örgüt bu saldırıyı üstlenmiştir.

Nijerya’da korku salmaya devam eden ve Mart ayının sonlarına doğru gerçekleştirdiği köy baskınında, 11 yaş ve altı, 500 çocuğu kaçıran Boko Haram örgütü, IŞİD örgütüne bağlılıklarını ilan etmiştir. Birçok coğrafyada etki göstermeye başlayan IŞİD, tüm dünyada ses getiren ve 23 kişinin ölümü ile sonuçlanan Tunus Bardo Müzesi saldırısını da üstlenmiştir. Bu silahlı saldırının ardından, Yemen’in başkenti Sana’da, Cuma namazı sırasında, iki farklı camiye bombalı saldırılar gerçekleştirmişlerdir.Bu saldırılarda,tamamı, karşı oldukları bir mezhebe mensup olan 142 kişi hayatını kaybetmiş ve en az 351 kişi yaralanmıştır.

Diplomatik anlamda Türkiye için de tehdit oluşturan IŞİD, İngiltere’de bulunan bir gözlemevinin yaptığı araştırmaya göre, örgütüne, son üç ay içerisinde 400 çocuk katmıştır. Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek örgüte katılmaya çalışanların sayısı geçtiğimiz ay yükseliş göstermiştir. Gaziantep’te, Fransa, Rusya, Kırgızistan ve Rusya uyruklu 6 kişi ve Endonezya vatandaşı 13 kişi yakalanmıştır. Şubat ayında örgüte katılan 3 İngiliz gencinin ardından, geçtiğimiz ay da 9 tıp öğrencisinin ülkemiz üzerinden geçerek örgüte katıldıkları bildirilmiştir. Elde edilen istihbaratlar sayesinde, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 3 İngiliz vatandaşı, Ankara’da ise yine aynı milliyetten genç bir kadın, örgüte katılmadan yakalanmıştır.

Bu durum, dış basında ülkemiz prestijine de gölge düşürmeye sebep olmuş,İsrail hükümeti tarafından vatandaşlarına yapılan uyarılarda, tatil için gidilmemesi gereken ülkeler arasında Türkiye de yer almıştır.

Bu ay,ülke gündeminde, birçok silahlı saldırı haberi de yer buldu. Samsun’da,nüfus müdürlüğü binasında, başkasına ait bir kaydı talep eden kişi, olumsuz yanıt alması üzerine,pompalı tüfek ile saldırı gerçekleştirmek istemiş ancak görevlilerin müdahalesi sonucu etkisiz hale getirilmiştir.Polis yetkililerinin aldığı ihbar doğrultusunda, Gebze – İstanbul istikameti tem otoyolunda durdurulan bir araç içerisinde yüklü miktarda patlayıcı, ağır makineli ve zırh delici silahlar yakalandı. Konya’da, kurusıkı silah ve tüfeklerin namlularını değiştirerek yasadışı satış yapan bir şebekeye yapılan baskında yüksek miktarda mühimmat ve silah ele geçirilmiştir.

2015 Mart Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

Ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde birçok ülke, tansiyonu yüksek bir ayı geride bıraktı. Şubat ayında Türkiye gündemini meşgul eden olayların başında; Şah Fırat Operasyonu, Afganistan’daki askeri konvoya yapılan saldırı ve Özgecan Aslan ile Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetleri yer aldı.
Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilen bazı saldırıların sorumluluğunu üstlenen DHKP-C örgütü, geçtiğimiz ay içerisinde de eylemlerini sürdürmüştür. Örgütün, uyuşturucu çetesi olduğu iddia edilen bir grup ile İstanbul Sultangazi’de girdiği çatışma sonucunda iki kişi yaşamını yitirmiştir. Gerçekleşen olay ile ilgili faillerin yakalanmasına yönelik yürütülen soruşturma esnasında, örgüte ait olduğu düşünülen ve yüksek tahribata yol açabilecek mühimmat tespit edilmiştir. Uzun zamandır aktif olmayan ancak son aylarda gerçekleştirdikleri saldırılar ile tekrar gündeme gelen örgütün yeni saldırılarda bulunma ihtimaline karşı daha dikkatli olunması gerekmektedir.
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayeti, birçok bölgede çeşitli protestolara yol açarken, ülke tansiyonunu da beraberinde yükseltmiştir. Olayın yaşanmasından bir hafta sonra Ege Üniversitesi’nde farklı görüşleri savunan iki grup arasında çıkan çatışmada, Ülkü Ocakları sorumlusu Fırat Çakıroğlu yaşamını yitirmiştir. Gerçekleştirilen protestoların, bulunduğumuz ayda da tekrarlanması beklenildiğinden , art niyetli kişilerin provokasyon yaratması olasıdır. Bu nedenle, güvenlik birimlerinin bulundukları bölgede topluluklara karşı daha dikkatli olması ve yaşanabilecek olaylara karşı soğukkanlı ve tarafsız yaklaşmaları önem arz etmektedir.

Yerli ve yabancı basında büyük ses getiren Şah Fırat Operasyonu, 500’den fazla TSK mensubu personel ve yaklaşık 50 tank ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan açıklamalarda operasyonun gerekçesi olarak; Türkiye’nin sınırları dışında sahip olduğu tek toprak olma özelliğini taşıyan Süleyman Şah Türbesi’nin ve yakınında bulunan Saygı Karakolu’nun, bölgede büyük bir tehlike arz eden IŞİD örgütünün saldırı tehditlerine maruz kalması gösterilmiştir. Karakolda bulunan 40’a yakın asker, Süleyman Şah’ın naaşı ve türbedeki değerli eşyalar Kuzey Suriye’den tahliye edilerek, Türkiye sınırına yakın mesafede bulunan Eşme köyüne nakil edilmiştir. Operasyonun Suriye topraklarında yer almasından dolayı Suriye Ulusal Uzlaşı Başkanı Ali Haydar, bu durumu Suriye’nin egemenliğini ihlal eden bir saldırı ve savaş sebebi olarak nitelendirmiştir. Bir diğer komşumuz İran da operasyona karşı tepki göstermiş ve yapılan bu operasyon uluslararası çerçevede de gündem maddesi haline gelmiştir. Aynı zamanda, hükümet karşıtı kesimin de tepkisini çeken bu operasyon, farklı şekillerde yorumlandığından dolayı,protesto edilebilecek bir hadise konumuna gelmiştir.
Tüm dünyanın takip ettiği IŞİD örgütü,şubat ayı içerisinde de sivillere yönelik katliamlarına devam etmiştir. Irak’ta bulunan bir aşiretin 150 mensubunu, ABD vatandaşı olan gönüllü bir yardımseveri, Japon vatandaşı olan iki turisti ve Ürdün vatandaşı bir pilotu çeşitli yöntemler ile infaz etmiş,gerçekleştirdiği bu infazları sosyal medya aracılığıyla tüm dünya ile paylaşarak dehşet saçmaya devam etmiştir. Devlet yetkilileri, özellikle Irak’ın Musul kentinde güçlü bir hakimiyete sahip olan ve bu bölgede kimyasal silah çalışmalarına başladığına inanılan örgüte karşı, Mart ayı içerisinde geniş kapsamlı bir operasyon düzenleneceğine dair açıklamalar getirmiştir. İngiltere’den kaçarak ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçiş yapan üç genç kızın tespit edilemeyişi ,İngiliz makamların, önce THY yetkililerini, sonra da devlet görevlilerini zamanında aksiyon almamakla suçlamasıyla siyasi kriz eşiğine dayanmıştır.IŞİD örgütünün her anlamda ülkemiz adına büyük bir sorun haline geldiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

2015 Şubat Ayı Güvenlik Değerlendirmesi

2015 yılının ilk gününde, DHKP-C örgütünün üyesi olduğu açıklanan silahlı bir saldırgan, Dolmabahçe Sarayı girişindeki muhafız kulübelerine yapmış olduğu saldırıdan ve patlamamış bir el bombası ile girdiği bombalama teşebbüsünden dolayı gözaltına alındı. Yasadışı bir örgüt üyesi olmasından dolayı, 2003-2006 yılları arasında mahkumiyet yaşadığı bildirilen saldırgana yapılan müdahaleler sonucunda, otomatik bir silah ile birlikte ev yapımı bir bomba düzeneği de ele geçirildi. Bu saldırıdan yaklaşık bir hafta sonra ise; Sultanahmet Meydanı’nda bulunan turizm şube karakoluna yapılan intihar saldırısı ile şehir bir kez daha sarsıldı. İntihar saldırısını düzenleyen saldırganın, karakola girdikten sonra turist gibi davranarak cüzdanını kaybettiğini belirttiği anda saldırıyı gerçekleştirdiği bildirilmiştir. Bir polis memurunun hayatını kaybettiği saldırıda yapılan incelemelerde, saldırganın üzerinde patlamamış iki ayrı bomba düzeneği daha bulunmuş ve imha ekipleri tarafınca imha edilmiştir. Saldırı sonrası DHKP-C, yapmış olduğu açıklama ile bu saldırıyı da üstlenmiştir. Bu saldırıdan üç gün sonra ise edinilen istihbarat sonucunda PKK örgütünün gençlik yapılanmasına mensup iki kişi, ismi açıklanmayan bir alışveriş merkezine karşı planladıkları bombalama saldırısını gerçekleştirmek üzereyken yakalanmıştır. Saldırganların çantasında bir el yapımı ve bir de parça tesirli bomba ele geçirilmiştir. Bir gün sonrasında ise şehirdekiiki ayrı alışveriş merkezi önünde bulunan şüpheli paketlere yapılan incelemelerde tespit edilen bombalar imha ekiplerince etkisiz hale getirilerek büyük bir facianın önüne geçilmiştir.

Yaşanan tüm bu terör olaylarının ardından, ülkenin doğu kısmı da çeşitli olaylara sahne oldu. Özellikle Şırnak’ta meydana gelen PKK yanlısı çatışmalar ve yaşanan çocuk ölümleri, kenti ve çevresini kaosa sürüklerken kent içerisindeki güvenlik güçlerinin de görevlerini yapmalarını daha da güç duruma getirmiştir. Ayrıca, Somali’de Türk heyetinin konakladığı otele yapılan ve El Kaide ile bağlantısı olan terör örgütü El Şebab’ın üstlendiği bombalı saldırı da Ocak ayında yaşanan terör saldırılarından bir diğeridir. Görüldüğü üzere ülkemiz gerek lokal gerekse global anlamda son derece hassas bir süreçten geçmektedir. Sonuç olarak, PKK terör örgütünün; gerek çözüm sürecinde atılmasını hedeflediği adımlara hükümeti zorlamak, gerekse yaklaşan seçim atmosferinde hükümeti güçsüz gösterme amacı ile daha fazla saldırı yapma ihtimali bulunmaktadır.

DHKP/C terör örgütünün de içine girilen süreçte kriz ortamından faydalanarak yeni eylemler gerçekleştirebileceği ve bununla birlikte farklı grup ve örgütler tarafından sınır bölgelerimizde, ya da büyük kentlerde bombalama, yasadışı gösteri, protesto vb. eylemler yapılabileceği dikkate alınması gereken güvenlik konuları arasında olmalıdır.